“Halkla sık sık ilişkim oldu. O temiz yürekli topluluk, bilmezsiniz, yenilikten ne denli yanadır.”
Aralık 1922, Tercüman-ı Hakikat
Bugüne kadar elde ettiğimiz başarılar bize ancak ilerlemeye ve uygarlığa doğru bir yol açmıştır; yoksa daha tam anlamıyla ilerleyişe, uygarlığa ulaştırmış değildir. Bize ve torunlarımıza düşen görev, bu yol üzerinde duraksamadan ilerlemektir.
Ağustos 1923, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt I
Yüzyıllar boyunca, düşmanlarımız Avrupa uluslarına Türklere karşı kin ve düşmanlık düşünceleri aşılamışlardır. Batıdaki kafalara yerleşmiş olan bu düşünceler özel bir görüş oluşturmuştur. Bu görüş her şeye ve bütün olaylara karşın hala sürmektedir. Ve Avrupa’da hala Türkün her türlü ilerlemeye karşı bir insan, ruhça ve düşünce bakımından gelişmeye yeteneği olmayan bir insan olduğu sanılmaktadır. Bu büyük bir yanılgıdır. Cevabımı sadeleştirmek için size şu örneği vereceğim: Tutunuz ki, karşınızda iki adam var; bunlardan biri zengin ve her türlü araç emrinde; ötekisi yoksul ve elinde hiçbir araç yok. Bu araç yokluğundan başka ikincisi ötekinden ruhça hiç farklı ve aşağı değildir. İşte Avrupa ile Türkiye birbirine göre bu durumdalar. Bizi aşağı bir düzeyden hiçbir zaman kurtulamayacak olan bir ulus olarak tanımakla yetinmemiş olan Batı, yıkılmamızı hızlandırmak için ne yapılmak gerekirse yapmıştır. Batı ve Doğu görüşlerinde birbirinin karşıtı iki ilke söz konusu olduğu vakit bunun en önemli kaynağını bulmak için Avrupa’ya bakmak gerekir. İşte Avrupa’da sürekli olarak savaştığımız bu görüş vardır. İmparatorluk döneminde padişahın hükümetleri Türk ulusunun Avrupa ile ilişki kurmasını engellemek için ellerinden geleni yapmışlar, yönetimi ulusun istek ve iradesinden uzak olarak yürütmüşler ve Türk ulusunun her türlü ilerlemenin dışında kalmasına neden olmuşlardır. Biz ulusseverler gözleri gören adamlarız. Gözlerimizi her gün daha da açmaktayız. Ve gerek içerde, gerek dışarda olup bitenleri görüyoruz. Ulusumuzun uygarlaşmış uluslarla ilişki kurmasını kolaylaştırmak çıkarlarımız gereklerindendir.
Eylül 1923, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt III
Ülkemiz, ne olursa olsun, çağdaş, uygar ve sürekli yenilenen bir ülke olacaktır. Benim için bu, önemli bir yaşam sorunudur. Bütün öz verilerimizin verimli olması buna bağlıdır. Türkiye, ya yeni görüş ve düşüncelerle donanmış olarak dürüst biçimde yönetilecek, ya da böyle yönetilmeyecektir. Göreceğimiz işlerde engeller hiç bir zaman halktan, bu yoğun topluluktan gelmeyecektir. Halk, refah içinde, bağımsız ve varlıklı olmak istiyor. Komşularının refah içinde olduğunu görerek yoksulluk içinde olmak çok ağırdır. Gerici düşüncelerle beslenmiş olanlar belirli bir sınıfa dayanabileceklerini sanıyorlar. Bu, kesinlikle kuruntudur, bir sanıdır. İlerleme yolumuzun önüne dikilmek isteyenleri ezip geçeceğiz. Yenileşme yolunda duracak değiliz. Dünya şaşılacak hızda bir akımla ilerliyor. Biz, bu düzenli gidişin dışında kalabilir miyiz?
Aralık 1923, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt III
Türklerin yüzyıllardır izlediği yol, hep aynı doğrultuda olmuştur. Biz, hep Doğu’dan Batı’ya yürüdük.
***
Ülkemizi çağa uygun bir duruma getirmek istiyoruz. Bütün çabalarımız Türkiye’de çağdaş, yani batılı bir yöntem oluşturmak içindir. Uygar olmak isteyip de Batı’ya yönelmemiş bir ulus var mıdır?
***
Ülkeler çeşit çeşittir fakat uygarlık birdir. Ve bir ulus ilerlemek için bu tek uygarlığa katılması gerekir. Osmanlı İmparatorluğunun yıkılış süreci Batı’ya karşı elde ettiği zaferlerinden aşırı gurur duyarak kendisini Avrupa uluslarına bağlayan ilişkileri kestiği gün başlamıştır. Bu bir hata idi. Biz bu hatayı yinelemeyeceğiz.
Şubat 1924, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt III
Medeni hukukta, yurttaşlık hukukunda, aile hukukunda izleyeceğimiz yol ancak uygarlık yolu olacaktır.
Mart 1924, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt I
Uygarlık yolunda başarı yenileşmeye bağlıdır. Toplumsal yaşamda, ekonomik yaşamda, bilim ve teknik alanında başarılı olmak için, tek gelişme ve ilerleme yolu budur. Yaşam ve geçime egemen olan kuralların zamanla değişmesi, gelişmesi ve yenilenmesi zorunludur. Uygarlığın yeni yeni buluşlarının, olağanüstü teknik başarıların dünyayı değişmeden değişmeye sürüklediği bir çağda, yüzyılların eskitip yıprattığı görüşlerle, geçmişe düşkünlükle varlığını koruma olanağı yoktur. Uygarlıktan söz ederken şunu da kesinlikle belirtmeliyim: Uygarlığın temeli, ilerleme ve güçlülüğün temeli, aile yaşamındadır. Bu yaşamda aksama, kesinlikle, toplumsal, ekonomik ve siyasal güçsüzlüğe neden olur. Aileyi oluşturan kadın ve erkeklerin doğal haklarına sahip çıkmaları, aile görevlerini yapmaya güçleri olması gereklidir.
***
Ulusumuzun amacı, ulusumuzun ülküsü bütün dünyada tam anlamıyla uygar bir toplum olmaktır. Bilirsiniz ki, dünyada her ulusun varlığı, değeri, özgürlük ve bağımsızlık hakkı, sahip olduğu ve ileride meydana getireceği uygar eserlerle orantılıdır. Uygarca bir eser meydana getirmek yeteneğinden yoksun olan uluslar özgürlük ve bağımsızlıklarını kesinlikle yitireceklerdir. İnsanlık tarihi baştan başa bu söylediklerimi doğrulamaktadır. Uygarlık yolunda yürümek ve başarıya ulaşmak yaşamanın ilk koşuludur. Bu yol üzerinde duraklayanlar, ya da bu yol üzerinde ileri değil geriye bakmak cahillik ve aymazlığında bulunanlar uygarlığın coşku ile akıp giden seli içinde kesinlikle boğulacaklardır.
Ağustos 1924, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II
Yüzyıllar boyunca sürekli olarak ilerleme yolunda yürüyen uygar uluslardan Türkiye’nin geri kalmasına neden olan engellerin ortadan kalktığını görmekle Türk ulusu büyük bir iç rahatlığı duymuştur.
Kasım 1924, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt I
Dağları delen, göklerde uçuşan, göze görünmeyen küçücük parçacıklardan yıldızlara kadar her şeyi gören, aydınlatan, inceleyen uygarlığın güç ve yüceliği karşısında Orta Çağ kafasıyla, ilkel ve boş inanlarla yürümeye çalışan uluslar kesinlikle yok olacak veya hiç değilse esir olup aşağılanacaktır. Halbuki Türkiye Cumhuriyeti halkı yepyeni ve olgunlaşmış bir topluluk olarak sonsuza dek yaşamaya karar vermiş; esirlik zincirlerini ise, tarihte benzeri görülmemiş kahramanlıklarla parça parça etmiştir.
***
Biz her bakımdan insan olmalıyız. Acılar çektik; bunun nedeni dünyanın durumunu kavrayamamızdır. Düşüncelerimiz, görüşlerimiz uygar olacaktır. Şunun bunun sözüne önem vermeyeceğiz. Uygar olacağız; bununla övüneceğiz. Bütün Türk ve İslam dünyasına bakınız. Görüşleri uygarlığın gerekli kıldığı kapsam ve yükselişe ayak uyduramadığından ne büyük felaketler ve acılar içindeler. Bizim de şimdiye kadar geri kalmamız ve son felaket çamuruna batışımız bundandı. Beş, altı yıl içinde kendimizi kurtarmışsak, bu, görüşlerimizdeki değişmeden ileri gelmiştir. Artık duramayız. Ne olursa olsun ileri gideceğiz. Geriye ise hiç gidemeyiz. Çünkü ileri gitmek zorundayız. Ulusumuz bunu açıkça bilmelidir. Uygarlık öyle güçlü bir ateştir ki, ona ilgisiz kalanları yakar, yok eder. İçinde bulunduğumuz uygarlık ailesinde bize yaraşan yeri bulacak ve onu koruyup yüksek bir düzeye çıkaracağız. Refah, mutluluk ve insanlık bundadır.
Ağustos 1925, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II
Ulusumuzun içinde bulunduğu uygar ulusların ekonomik ve uygarlıktan yana ihtiyaçları birbirine o kadar yakındır ki, bunu karşılaması gereken yasaların da aynı yakınlıkta olması gereği apaçıktır. Yüzyılımızın ihtiyaçlarına uygun yasa yapmak ve onu iyi uygulamak bayındırlaşma ve ilerleme nedenlerinin en önemlilerindendir.
Kasım 1925, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt I