Haklann en birincisi, yaşamak hakkıdır. Diğer bütün haklar ve bu haklara karşılık görevler, hep yaşamak hakkına dayanır. Bugünkü hukuk, insanları, her kim olursa olsun, hangi ülkede bulunursa bulunsun, yaşamak hakkına sahip sayar. Şüphesiz, bir insanın yaşamak hakkı onu diğerlerinin yaşamak hakkına saygı göstermek göreviyle bağlar. Bu düşünceyi daha açık anlatalım. Bir insanın hakkı, diğer bir insan için görev olmaktadır ve yine bir insanın görevi de diğer insanın hakkı demektir. Hak, yetki dediğimiz zaman hemen aynı şeyleri anladığımız gibi görev, zorunluluk, yükümlülük, ödev, borç da birbirinden ayrılmayan şeylerdir. Anlıyoruz ki, hakkın bulunduğu yerde görev ve görevinin bulunduğu yerde hak vardır. Yani, her insan aynı zamanda hem kendine ait bazı haklara sahiptir, hem de başkalarına ait haklann kendine yüklediği bazı görevlere sahiptir. İnsanlar, sosyal hayatta haklardan ve görevlerden örülmüş bir ağ içinde düşünülebilir, insanlar, insan kaldıkça bu ağdan çıkamazlar. Şunu da bilmelidir ki, bu söylediğimiz esas, insanlığın tarihine oranla yenidir ve hatta denilebilir ki, bu esas istenildiği derecede tam, kesin, salt olarak bütün insanlığın ruhuna henüz girmemiştir.
Medeni Bilgiler, S. 70