Çanakkale’de Avusturyalılarla büyük amaçlar arasında yalnız bir engel vardı: Mustafa Kemal. Sarışın yüzü ve gergin bakışında ürkütücü bir karar bulunan bu adam, bitkin Türkleri dar Conkbayırı tepesinde dayandırıyor ve sırf kendi kişiliğinin etkisiyle itilâf kuvvletlerini bir bozgunla karşı karşıya bulunduruyordu.
***
Türk ulusu, Gazi’ye inanmakla haklı çıktı; çünkü O’nun elleri arasında, mucize sayılabilecek bir gelişmeye kavuştu. Ve O’ndan armağan olarak önceleri bir türlü elde edemediği bir şeyi aldı: Bir v a t a n!
***
Bir gün İngiltere elçisi, Ankara pazarında sebze satan köylülere tercüman aracılığıyla:
-Mustafa Kemal’e neden bu kadar bağlısınız, sözünden çıkmıyorsunuz? diye sordu.
Genç bir çiftçi duraksamadan:
-Çünkü O, bizi bizden iyi tanıyor ve bize gerekli olanı hepimizden iyi anlıyor, dedi.
Kurt ve Pars Mustafa Kemal, 1955
Mustafa Kemal birkaç adım ilerledi. 19. Tümen Komutanı bir dakika kadar iki ordu arasında, ayakta hareketsiz durdu. Sonra yavaş yavaş sağ kolunu kaldırdı ve düşman siperlerine doğru ilerledi.
Türk piyadesi, <<Allah Allah!>> sesleri ile arkasından atıldı. İki İngiliz taburunu silip süpürdü. North Lancashir taburu sarsıldı ve gerilemeye başladı. Wiltshire taburu ise süngüler altında can verdi. Türkler, karşı durulmaz bir saldırıyla yamaçtan süzüldüler. Yeni Zellanda’lıların artçılarını da önlerine katarak düşmanı sahile attılar.
Kaplan ve Pars Mustafa Kemal, 1955