Salih Bozok anlatıyor:
“..İşimi bitirdikten sonra Afyon’a döndüğüm zaman Gazi Paşa’nın Uşak’a teşrif ettiklerini ve kendilerine orada herhangi bir ters tavır olmadığını emir zabiti (emir subayı) Siirt Mebusu Mahmut Bey telefonla bildirdi Ertesi günü Uşak’ta karargâha ulaştığım zaman, Yunan başkumandanı general Trikopis’le General Diyonis’in esir edilmiş olduklarını öğrendim. Esir düşmüş başkumandanla general arkadaşanı, o gün Mustafa Kemal Paşa Hazretlerinin huzuruna getirdiler. İsmet Paşa ile Birinci Ordu Kumandanı da beraber gelmişlerdi. Gazi Paşa hazretleri esir generalleri ayakta karşıladı. Kendilerine yer gösterdi, birer çay ısmarladı, sonra Trikopis’e sordu:
“Bu iş nasıl oldu?”
Trikopis iki elini yanlarına doğru açarken başını önüne eğdi. Vaziyetinden bu âkıbeti mukadderattan (kader) ziyade aciz ve zaafa uğramalarına bağladığı anlaşılıyordu. Gazi kendisini teselli etti:
“Üzerinize düşen vazifeyi ifa ettiğinize kailseniz (inanıyorsanız) müsterih (rahat) olunuz. En büyük kumandanlar için de esaret mukadder olabilir.”
Trikopis, verdiği cevapta bazı kusurları Diyonis’e atfettikten sonra topçularımızın mükemmeliyetinden, iki telsizleri olduğu halde birinin evvelce bozulup İzmir’e gönderildiğinden, diğerinin topçu ateşimizle tahrip edildiğinden bahsetti ve çaresizlikler içerisinde kaldığını ve hatta bir gün evvel kendi yaverinin dahi yanından ayrıldığını söyledi. Trikopis yapacak yalnız bir şey kaldığını fakat yapamadığını ilâve etti. Esir başkumandan intihar arzusunda olduğunu imâ ediyordu! Gazi Paşa:
“Kendi vicdanına mahsus bir keyfiyettir, ona biz karışamayız!…” diye sözünü kesip ve harita üzerinde:
“Şurada bir fırkanız vardı. Niçin onu şuraya almadınız? Filan yerdeki kuvvetlerinizi falan yere süreydiniz daha iyi olmaz mıydı?” gibi bazı tenkitler yaptıktan sonra İsmet Paşa’ya:
“Kumandanlar zannedersem istirahata muhtaçtırlar.” dedi.
Trikopis çıkacağı sırada, Gazi Paşa’dan gördüğü fevkalâde nezaketten cesaret alarak, İstanbul’da bulunan ailesinin sıhhatinden (sağlığından) haberdar edilmesini rica etti. Gazi Paşa, adresinin alınmasını ve Hilâl-i Ahmer (Kızılay) vasıtasıyla ricasının yerine getirilmesini emir buyurdular. Birkaç gün içerisinde İzmir’e girmek nasip oldu. Afyon’da halkın halâskârlara (kurtarıcılara) karşı tezahüratını bilvesile söyledim. Bu tezahürat, Akdeniz kıyısına kadar yollarda yoğun bir alâka ve şiddetle devam etti.
Anılarla Atatürk, İstanbul Görsel Yapım Prodüksiyon