Münir Hayri Egeli anlatıyor:
“Bir gün İstanbul ve İstanbul’un Fethi’nden konuşulurken söz tabii Fatih’e geldi. Atatürk’ün tarihin kendi hakkında vereceği hükmü etrafındakilere sık sık sorduğu malumdur. Söz sırası yine ona gelmişti. Ortaya şöyle bir sual (soru) arttı:
“Tarih acaba benim mi, yoksa İkinci Mehmet’in mi yaptığı işleri daha mühim bulacaktır?” Orada bulunanların hemen hepsi:
“Siz” dediler. Atatürk, böyle meselelerde daima olduğu gibi:
“Niçin?” dedi. Sual sırası kendisine gelenler Atatürk’ün Fatih’ten çok büyük olduğunu ispat için akla gelecek ve gelmeyecek delilleri toplamakta birbirleri ile yarışa başladılar. Hatta bazıları:
“Sizin yanınızda Fatih kim olurmuş!” diyecek kadar ileri gittiler. Fakat ne söylenirse söylensin, verilen cevapların Atatürk’ü hiç tatmin etmediğini anlamak güç olmuyordu. Nihayet söz orada bulunanların en gencine geldi:
“Efendim, tarih bir imtihan salonuna benzer. Karşısına gelenlere birtakım hususi meseleler verir. Neticede verdiği problemleri halledişine ve bundaki maharetine göre bir numara verir. Aşağı yukarı tarihin imtihanına çıkanların hemen hepsi ayrı şartlar dâhilinde, ayrı meseleler karşısında kalmışlardır. Bunları en iyi halledenler de tereddütsüz on numara almışlardır. Zannımca, tarihin adamı olan şahsiyetlerin karşısında kaldıkları hadiseleri birbirleri ile karşılaştırmakla hükümlere varmak mümkün değildir. Fatih, karşısına çıkan problemleri en iyi şekilde hallederek on numara almıştır. Siz de önünüze serilen meseleleri halletmiş ve on numarayı kazanmış bir tarih büyüğüsünüz.”
Atatürk, bu sözleri büyük bir dikkatle dinledi ve neticede:
“Bravo!” dedi. Sonra, biraz evvel Fatih’i küçümseyen kişiye dönerek:
“Sen halt etmişsin. Ben Fatih’ten büyük olabilir miyim? Çok kereler Fatih’in karşısında kaldığı meseleleri düşündüğüm zaman ben de aynı hal çarelerine varmışımdır. Yalnız, Fatih, benim karşısında kaldığım hadiseleri nasıl hallederdi. Bunu çok merak ederim. İkinci Mehmet büyük adamdır, büyük…”
Anılarla Atatürk, İstanbul Görsel Yapım Prodüksiyon