ATATÜRK kişisel yaşamında arkadaşlık ve dostluğa büyük önem vermiştir. Yaşamı boyunca birçok dostu olmuş, bunların arasında farklı ırktan ve dinden insanlar da bulunmuştur. Arkadaşlarından kimileriyle uzun yıllar görüşmese de Türk ulusunun ortak özelliğinin en güzeli olan vefa duygusunu hiçbir zaman yitirmemiştir.
Türk’ün töresinde vefasızlığın hoş karşılanmayışı daima övüncümüz olmalıdır. Bu özellik çok az ulusa nasip olmuştur. Acı ve tatlı günlerimizde ulusça tek yumruk olmamız bu özelliklerimiz sayesindedir. ATATÜRK’ün vefa duygusunu ve ırkçılıktan uzak insancıl anlayışını yansıtan aşağıdaki anekdot, aynı zamanda Türk insanının asaletindeki yüceliği de göstermektedir:
Mustafa Kemal’in dostları arasında İğneciyan adında bir de Ermeni vatandaş vardı. Zengin bir kişidir. Sık sık Mustafa Kemal’i Şişli’deki evinde ziyaret etmekte ve kendisine birçok yardımda bulunmaktadır.
Mustafa Kemal Anadolu’ya geçtikten sonra bir Ermeni örgütü ile ilgisi olduğu iddiasıyla İğneciyan’ı tutuklayıp Malta’ya sürerler. Tüm servetine el konulur.
İğneciyan Malta’dan döndükten sonra üzerinde bir elbisesinden başka hiçbir şeyi olmayan fakir bir kişi durumundadır. Bir de kızı vardır. Yedikule’de bir gecekonduya sığınmışlardır.
ATATÜRK zaferi kazanmış, devlet başkanı olmuştur. Devrimler için geceli gündüzlü çalışmaktadır.
ATATÜRK 1927’de ilk kez İstanbul’a gelmiştir. Bu İğneciyan için iyi bir fırsattır. Hem dostunu görmek, hem de uğradığı haksızlığı anlatmak için doğruca Dolmabahçe Sarayı’na gider. İlgili memura başvurur:
-Ben Gazi hazretlerini görmek istiyorum.
-Sen kimsin?
-Ben İğneciyan… Gazi’nin eski bir dostuyum, arkadaşıyım.
Memur, İğneciyan’ı baştan aşağı süzer. Kılık kıyafeti pek güven verici değildir. Bir bahane uydurarak atlatır. Birkaç kez daha başvurur, fakat sonuç alamaz.
Bir gün de kızını alıp birlikte saraya giderler. O gün sarayın önünde olağanüstü bir hâl vardır. Motor sesleri, sağa sola koşturan insanlar… Bu, Gazi’nin bir geziye çıkacağına işarettir.
Polisler ve muhafızlar oradan uzaklaşması için İğneciyan’a işaret ederler. O sırada Gazi de saraydan çıkmıştır. Etrafındaki insan çemberi arasında otomobiline doğru ilerlemektedir.
O anda İğneciyan’ın kızı fırlayarak insan çemberini yarıp Gazi’nin karşısına sokulur. Gazi sorar:
-Kim bu kız?
Kız cevap verir:
-Ben İğneciyan’ın kızıyım.
-Nerede baban?
-Dışarıda bekliyor, sokmuyorlar…
Gazi hemen emir verir. İğneciyan’ı huzuruna alırlar. İki dost özlem içinde kucaklaşırlar. İğneciyan başından geçenleri anlatır. Gazi’nin gözleri dolu dolu olur. Emir verir. Gerekli soruşturma yapılır. İğneciyan’ın haklı olduğu anlaşılır ve alınan malları geri verilir.
Yıl 1938… Kasımın 12’si… ATATÜRK’ün acı kaybına dayanamayan İğneciyan üzüntüsünden ölür. Bu ölümlü dünyanın en güzel şeyi karşılıklı vefalardır.
Besleyici; s. 65-66.