Sisler arasında kalan bir günü anımsıyorum bu arada… Kucağında kırk günlük bir bebekle Çankaya’daki eski köşke gelen Vasfiye Hanım’ı… Vasfiye Hanım kim mi? Anlatayım. Mustafa Kemal Paşa’nın annesi Zübeyde Hanım çok iyiliksever bir insanmış. Elinden geldiğince herkesin yardımına koşar, dertli başları dertten kurtarmaya çalışır, kendi beceremezse oğlunu, biricik Mustafa’sını yardıma çağırırmış. Günün birinde cici bir kız getirmişler kendisine. Tatlı mı tatlı, yaşına rağmen olgun da. Pek beğenmiş bu kızı Zübeyde Hanım, adı Vasfiye imiş. Yanına almış, büyütmüş. Vefatına kadar da hiç yanından ayırmamış. Gün gelmiş kısmeti çıkmış Vasfiye Hanım’ın, hemen evlendirmiş. Ama nedense mutlu olamamış kızcağız. Birkaç kez evlilik geçtiği halde başından, hep dönüp dolaşıp yine Zübeyde Hanım’ın yanına gelmiş ve ölümüne kadar da yanından ayrılmamış. Ancak Zübeyde Hanım öldükten sonra ortada kalmış Vasfiye Hanım. Derken bu boşlukta yaşayamayacağını anlayarak çıkıp Paşa’nın yanına varmış. Ona halini anlatmış. Annesine çok düşkün olan Gazi, Vasfiye Hanımı da onun yadigârı olarak bağrına basıp, yanına almış. Böylece sıkıntılardan kurtulmuş kadıncağız. Yazgısı buymuş ki yine bir kısmeti çıkmış. Ankara Orman Çiftliği İstasyon Şefi Tahsin Bey diye, namuslu bir kişi. Paşa’nın onayını alan Vasfiye Hanım, Tahsin Bey’le evlendikten sonra hamile kalmış. Günü gelince de nurtopu gibi bir kız çocuğu dünyaya getirmiş. Şöyle kırk günlük olunca yavruyu Paşa’ya göstermek istemişler. Paşa pek beğenmiş ve adını da kendisi koymuş: Ülkü.
Oktay Verel, Sabiha Gökçen–Atatürk’le Bir Ömür, Altın Kitaplar Yayınevi,
İstanbul 1994, s. 67–68.