Başarıyı önleyecek engelleri kaldırdığın zaman başarı kendiliğinden gelir diye düşünen ATATÜRK, başarısızlık diye bir şey tanımazdı. Ülkenin üzerine kara bulutların çöktüğü, herkesin umutsuzluk içerisine düştüğü işgal yıllarında bile O, umutsuzluğa düşmeyerek Bağımsızlık Savaşı’nı başlatma cesaretini göstermiştir. Üstelik zaferi mutlak görmüştür.
Atatürk’ün bu derece kendisine güvenmesinin nedeni ne idi? Türk ulusunun düşkün ve onursuz bir yaşamı kabullenemeyeceğine, varını yoğunu özgürlüğü için vermekten çekinmeyeceğine olan inancı idi .Ona göre, karamsar olanlar, umutları bitik olanlar bu ulusu tanımayanlardı. Tanısalardı özgürlük uğruna bu ulusun bütün yoklukları yeneceğine olan inançlarını yitirmezlerdi. Aşağıdaki anekdot, ATATÜRK’ün bu konudaki düşüncelerini yansıtan güzel bir örnektir:
Kurtuluş Savaşı’na başladığı sırada ATATÜRK’e dediler ki:
-Nasıl mümkün olur? Ordu yok!
ATATÜRK hemen cevap verdi:
-Yapılır!
-İyi ama, bunun için para lâzım… O da yok?
-Bulunur!…
-Diyelim ki bulduk, düşmanlarımız hem büyük, hem de çok!
-Olsun, yenilir!…
O, dediklerinin hepsini yaptı. Yapamayacağı şeyi asla söylemedi. Bir liderin kendisini milletine sevdirebilmesi için belki ilk şart bu değil midir?
Banoğlu; s. 87.

Eskişehir’de doğdu ve büyüdü. Matematik, hayatının dönüm noktası oldu. Matematiğin her şeyi çözebileceğine inanır ve matematiksel olmayan hiçbir şey yoktur kavramını benimser. Vatan ve Türk sevgisi kendi canından öte gelir. Atatürk, onun için farklı bir yaşamın içindedir ve onu hep örnek alır. Politika ve tarih kitapları okumayı sever. Fikirleri, kendi çapında etkili ve keskindir. Sistemsel sorunlar hakkında düzenleyicidir, açık görüşlüdür. Şiir yazmayı ve okumayı çok sever. Şiir, onun için özgürlüktür. Bilim, onun için en doğru araçtır. Hukuksal çözülen her detay onun için bir ton yükseliştir.