Türk insanının ne düşündüğünü, neleri düşüneceğini ve neleri yapabileceğini en iyi bilen insanların başında ATATÜRK gelir. Çünkü o hem Türklüğün hem de Türk kültürünün en nitelikli ve en seçkin simasıdır. Bu insan kendisini çok iyi tanımanın avantajıyla Türk insanının ruhunu ve düşüncelerini okuma becerisini her zaman göstermiştir. Yaşamında yanılgı ve başarısızlığın yer bulamamış olması da bundandır. Büyük insan ATATÜRK’ün, insan ATATÜRK’ün, Çanakkale bölgesine denetlemeye gidecek olan dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, veda için kendisini ziyarete geldiği zaman ona söylediği aşağıdaki sözleri; onun evrensel kişiliğini ve tarifi olanaksız hoşgörüsünü göstermektedir:
-Çanakkale’ye gittiğin zaman aziz şehitlerimizi de ziyaret edeceksin. Bu görevi yapacağına şüphe yok. Yalnız nasıl bir nutuk söyleyeceksin. Ben söyleyeyim: Burada yatan aziz şehitlerimiz! Sizi hürmetle, saygı ile anıyoruz,diyeceksin. Mehmetçik anıtının başında, bütün yeteneğinle konuşacaksın. Burada rahat ve huzur içinde yatınız, diyeceksin. Siz olmasaydınız, siz göğüslerinizi çelik kalelere siper etmeseydiniz, bu boğaz aşılır, İstanbul işgal edilir, vatan toprakları istilâya uğrardı, diyeceksin.
-Evet, böyle konuşacağım!
-Hayır, hayır… Sen böylenin üstünde, çok daha başka konuşacaksın. Dünyaya seslenircesine konuşacaksın. Orada, Çanakkale’de yalnız bizim şehitlerimiz değil, bu toprak üstünde kanlarını döken insanları da o kahraman askerleri de hürmetle, saygıyla anacaksın.”
-Paşam, ben bunları yapamam; çünkü bu sözler ancak sizin söyleyebileceğiniz yüksek sözlerdir.
-Söyleyeceksin. Çanakkale’den dünyaya karşı böyle konuşacaksın. Senin böyle konuşman gerekir.”
Şükrü Kaya ATATÜRK’ün yanından ayrılır ve gece tekrar buluşurlar. ATATÜRK, Şükrü Kaya’ya uzun bir kâğıt uzatır. Bu, Çanakkale’de söyleyeceği nutuktur. bizzat hazırlamıştır ve Şükrü Kaya, bu nutku alıp Çanakkale’ye gider. Orada Mehmetçiğin mezarı başında bu nutku söyler. Nutukta Şükrü Kaya’nın yabancı askerlere hitaben belirttiği cümleler şunlardır:
“Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve rahat içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak ülkelerden evlâtlarını savaşa gönderen analar! Göz yaşlarınızı dindiriniz. Evlâtlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar, bu topraklarda canlarını verdikten sonra, artık bizim evlâtlarımız olmuşlardır.”
Şükrü Kaya, ATATÜRK’ün toprağında yendiği milletlere karşı gösterdiği yüksek insanlık hislerinin ifadesini taşıyan cümleleri Çanakkale’de söyler, Ankara’ya döner.
Meğer Mehmetçik Anıtı’nın başında söylenen bu sözleri kaydeden birkaç gazeteci varmış. Onlar bu sözleri gazetelerine bildirirler, nutuk dünyaya yayılır ve aradan hafta geçmeden Şükrü Kaya’ya telgraflar yağar. Ta Avustralya, Yeni Zelanda’dan günler sonra mektuplar gelir. Gözleri yaşlı analardan, kardeşlerden, siyasî şahsiyetlerden, askerlerden… Şükrü Kaya, bu konuşmasından dolayı tebrik edilir, takdir edilir.
Oysaki söz, büyük askere aittir. Ve O büyük asker, dün yendiği milletlere karşı düşmanlık hissi beslememekte, en insanî, en medenî hislerle, dostluk elini uzatmaktadır ve bunu Türkiye Cumhuriyeti’nin İçişleri bakanına söyletmektedir. “Yurtta barış, cihanda barış”… ATATÜRK’ün bu sözünü dünya milletleri arasında düşmanlığın unutulmasından aldığı nasıl belli!
Erendil; s. 85-86.