Hasan Rıza Soyak anlatıyor:
Annesinin ölümünden birkaç gün sonra İzmir’deydi. Trenden iner inmez, anasının Karşıyaka’da Osman Paşa mescidi avlusundaki mezarını ziyarete gitti ve büyük bir üzüntü ve heyecan içinde, gözleri dolu dolu şu sözlerle içini döktü:
“Annem ölmüş, bu hazin hakikat karşısında benim teselli bulduğum bir nokta var: Kurtuluşu, hepimiz için, bütün millet için bir tek amaç olan, bu güzel İzmir’in mukaddes topraklarında gömülmüş olması…
Arkadaşlar, tabiatın en tabii bir kanunu olan ölümün bazen pek üzücü sonuçları vardır. İzmir’in şu güzel topraklarına gömülen zavallı annem, zulmün, işkencenin sonucunda koca bir milleti uçuruma götüren keyfi saltanatın kurbanı oldu. Bunu açıklamak için müsaade buyurursanız, ıstıraplı hayatının belirli birkaç noktasına işaret edeyim.
Abdülhamit devrinde okuldan kurmay yüzbaşısı olarak çıktığım zaman, siyasetle uğraşmak suçu ile bir gece beni tevkif ettiler, zindana attılar. O vakit annem Selanik’teydi. Aylarca süren bu zindan hayatından kendisini haberdar etmemiştim. Fakat o nasılsa haber almış, İstanbul’a gelmişti. Beni vapurla sürgüne gönderirlerken Sirkeci rıhtımında ağlıyordu. Sürgün hayatım annemin varlığında bir suçluluk tesiri yapmıştı. Sürgünde geçirdiğim yıllar benden ziyade ona ıstırap vermişti. Bir nokta daha:
Anadolu’ya geçtiğim zaman yanımda bir adam vardı. Erzurum’a geldikten sonra gerekli gördüğüm için bu adamı İstanbul’a iade ettim. Annem onun yalnız olarak geri geldiğini görünce, halife ve padişah tarafından idam kararının yerine getirilmiş olduğunu sanarak felç olmuştu. Ondan sonraki üç buçuk senelik hayatı elem, ıstırap ve korku içinde geçti. Oturduğu ev, sık sık hükümet tarafından aranıyor, padişah ve halifenin türlü türlü uyarılarına hedef oluyordu. Bu üzüntülü senelerinde döktüğü gözyaşları ona gözlerini de kaybettirdi. Pek az bir zaman evvel anneme kavuşmuştum. Ama o âdeta maddeten ölmüş, manen yaşıyor gibiydi.
İşte bugün gözlerim yaşlı, fakat kalbim sakin olarak, mezarının önünde bulunuyorum. Şüphesiz müteessirim; fakat onu, hatta hepimizin büyük ve müşfik annesi vatanı mahv ve harabeye götüren keyfi saltanat, artık bir daha avdet etmemek (geri dönmemek) üzere mezara gömülmüştür. Varsın annem bu toprakların altında yatsın; fakat milli hakimiyet ilelebet payidar olsun…
Bu hakimiyet ilelebet devam edecektir. Bu beni teselli eden en büyük kuvvettir.
Arkadaşlar! Ben hem annemin önünde hem de Allah’ın huzurunda yemin ediyorum: Bundan sonra hayatta en büyük idealim, bu kadar kan dökerek kazandığımız milli hakimiyetimizi muhafaza ve müdafaa etmek olacaktır. Bunun için ölünceye kadar çalışacağım.”
Anılarla Atatürk, İstanbul Görsel Yapım Prodüksiyon