Tanrı bilir ya, yaşamımın bugününe dek vicdanımda orduya yararlı bir kişi olabilmekten başka bir istek olmadı. Çünkü yurdun korunması, ulusun mutluluğu için her şeyden önce ordumuzun o eski Türk ordusu olduğunu dünyaya bir kez daha kanıtlama gereğine çoktandır inanmıştık. Bu inanca bağlı isteklerimin şiddeti beni belki fazlasıyla aşırılığa düşkün biri olarak göstermişti. Ancak zaman, arı ve temiz kafalarda, açık olan gerçek düşüncelerin benimsenmesinden çekinilse bile onları uygulatır.
1921, 10 Kasım 1954 tarihinde Dünya Gazetesi’nde yayınlanmıştır.
Efendiler, zavallı ulusumuzu esir etmek isteyen düşmanları, Tanrı’nın yardımıyla ne olursa olsun yeneceğimize güvenim bir dakika bile olsun sarsılmamıştır, Şu dakikada bu tam güvenimi yüce kurulunuza, bütün ulusa ve dünyaya duyuruyorum. Bu güvenimin eyleme dönüşmesi için ihtiyacım olan ve bana övünç verecek bir tek şey varsa o da yüce kurulunuzun beni koruması ve ulusumun bana her zaman yardımcı olmasıdır. Gerek yüce kurulunuzun, gerek büyük ve sevecen ulusumun sevecenlik ve koruyuculuğuna erişeceğime güvenim büyüktür. Bunun için yüce kurulunuzdan aldığım güçle bu dakikadan başlayarak başkomutanlık görevine eylemli olarak başlıyorum.
Ağustos 1921, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt I
Benim için askeri deha diye bir şey yoktur. Ben herhangi zor bir durum karşısında kaldığım zaman yaptığım şudur: Durumu iyice saptamak, sonra bu durum karşısında alınacak önlemlerin ne olduğuna karar vermek. Bu karan bir kere verdikten sonra da artık acaba yapmalı mıyım, yapmamalı mıyım diye kuşkuya düşmemek ve bu karan yürütmek, başaracağıma inanarak yürütmek.
1922, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt I
Ben gereksiz bir görevin, bir makamın ille de sürüp gitmesinden yana değilim. Herhangi bir makama sorumluluğu olmayan yetkiler sağlayacak yasalardan da yana değilim. Ancak başkomutanlık yasasının ve bu makama yetki veren yasanın gereklilik veye gereksizliğine karar verebilmek için genel durumu, askeri durumu iyice incelemek ve üzerinde düşünülmek gerekir.
Mayıs 1922, Nutuk
Ulusun yazgısını doğrudan doğruya üzerime alarak, karamsarlık yerine ümit, dağınıklık, karışıklık yerine düzen, duraksama yerine kesin kararlılık ve inanç getiren ve yokluktan koskoca bir varlık çıkaran Meclisimizin mert ve kahraman ordularının başında, bir askerin içten gelen bağlılığı ve itaatiyle emirlerinizi yerine getirmiş olduğumdan, bir insan kalbinin seyrek duyabileceği bir kıvanç içindeyim. Kalbim bu sevinçle dolu olarak pek sevgili ve sayın arkadaşlarımı bütün dünyaya karşı simgesi oldukları özgürlük ve bağımsızlık düşüncesinin zaferinden dolayı kutluyorum.
Ekim 1922, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt I
30 Ağustos’ta yönettiğim savaş, Türk ulusunun yanımda bulunduğu ilk ve son savaştır. Bir insan kendisini ulusuyla beraber hissettiği zaman ne denli güçlü oluyor bilir misiniz? Bunu anlatmak çok güçtür. Bu hali açıklamaya gücüm yetmezse beni bağışlayınız.
30 Ağustos 1928
Bu eser Türk ulusunun özgürlük ve bağımsızlık düşüncesinin ölümsüz anıtıdır. Bu eseri yaratan bir ulusun evladı, bir ordunun başkomutanı olduğumdan sevinç ve mutluluğum sonsuzdur.
Ekim 1927, Nutuk
Savaşa “ya şehit, ya gazi olmak için” gidilir. Genel olarak kahramanlık meydanında ölenlerin hepsine şehit derlerse de, sağ kalanların hepsine gazi sanı verilmez. Bu sanı, ancak yasalar verir. Uygar bir ulusun, yüksek çıkarları gereği yapmak zorunda olduğu savaşlar Arap boylarının birbirleriyle yaptıkları savaş değildir. Öyle olsa bile, bu savaşlarda sağ olarak çıkanlara belki yalnız anaları, babaları takdir yollu benim gazi oğlum diyerek övünürler. Fakat ulus ve tarih sanlar vermede o kadar cömert değildir.
Ekim 1927, Nutuk