Kadın denen varlık zaten özü bakımından yüksek bir varlıktır. Onun erdem ve görenekten yana yoksulluğu olamaz. Kadına bu bakımdan yoksul demek onun bağrından kopup gelen bütün insanlığın yoksulluğu demektir. Eğer insanlık böyleyse, kadına yoksul demek uygun düşebilir. Gerçek bu mudur? Eğer kadın, dünyada çalışan, başarı kazanan, zengin olan maddi manevi zengin insanlar yetiştirmiş ise ona yoksul sıfatı verilebilir mi ? Verenler varsa onlara nankör dense doğru olmaz mı? Türkiye açısından kadın bütün Türk tarihinde olduğu gibi bugün de en saygın mevkide, her şeyin üstünde, yüce ve şerefli bir varlıktır.
3 Mayıs 1925, Kudret Gazetesi
Türk kadınları ülkenin yazgısını ulus adına yöneten siyasal topluluğa katılma isteğini göstermekle, ülkenin, ulusun yurttaşlara yüklediği görevlerin hiçbirinin dışında bırakılacaklarını düşünmezler. Çünkü, bir görev karşılığı olmayan hak söz konusu olamaz.
Şubat 1931, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II
Dünya hakemlerinin, bir Türk çocuğu hakkında, Türk soyunun soydan gelme güzelliğini hep koruduğunu gösteren kararlarından memnunuz. Fakat Keriman (1) hepimizin de duyduğu gibi, bütün Türk kızlarının en güzeli olduğu savında olmadığını söylemiştir. Bu güzel Türk kızımız, soyunun kendi varlığında doğal olarak beliren güzelliğini dünyanın, dünya hakemlerinin onaylaması ile tanımasını sağlamakla kendisini memnun ve mutlu saymakta elbette haklıdır. Şunu da ekleyeyim ki, Türk soyunun dünyanın en güzel soyu olduğunu tarihten bildiğim için, Türk kızlarından birinin dünya güzeli seçilmiş olmasını çok doğal buldum. Fakat Türk gençlerine, sırası gelmişken şunu hatırlatmayı gerekli bulurum. Övündüğünüz doğal güzelliğinizi bilimsel korumayı biliniz ve bu yolda bir gelişmenin sürekli olarak gerçekleşmesini ihmal etmeyiniz. Bununla beraber, asıl uğraşmak zorunda olduğunuz şey, analarımızın ve atalarımızın başardıkları gibi yüksek kültürde, yüksek erdemde birinciliğini kazanmaktır.
(1) 1932’de Belçika’da yapılan bir yarışmada dünya güzeli seçilen Bayan Keriman Halis.
Ağustos 1932, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II