Dünya, ulusumuzun yaşamına ya saygı gösterip onun birlik ve bağımsızlığını onaylayacaktır, ya da son topraklarımızı, son insanlarımızın kanlarıyla suladıktan sonra bütün bir ulusun ölüsü üstünde tiksindirici, sonu gelmeyen istila tutkusunu doyurmak zorunda kalacaktır. Bu tür bir vahşiliğe ise, bugünkü insanların sinirleri artık dayanamaz. Ulusun isteğini anlayan hükûmet büyüklerinin ödevi gayet açıktır: bu, ulusun güvenini kazanmak, hiç duraksamadan çalışmak, bizi masa başında hesaplaşmaya çağıracak yabancı ülkelerin ileri gelenleriyle ulusun isteğini bütün açıklığıyla tartışmaktır.
***
Şimdiye kadar bu yöreye gerek bir rastlantı olarak, gerekse Anadolu’nun durumunu incelemek için görevlendirilmiş olarak çeşitli uluslardan gelen yabancıların çoğu ile ilişki kuruldu. Onların açıkladığı ilk duyguları, uzaktan korkunç bir düzensizlik ve karışıklık içinde tasavvur ettikleri Anadolu’yu, tersine dikkat çekici bir rahatlık, düzen ve güven içinde görmekten doğan hayretleri olmuştur. Özellikle, ulusal örgütlenmemizin genişlik ve önemi ve ulusun kararlılıkta birliğini gözleriyle görüp genel isteklerimizi ayrıntılarıyla incelediklerinde, ulusal isteklerimizin haklılığı ile örgütümüzün ruhsal arılığı hakkında ülkelerinin kamuoyuna yönelik tekrar tekrar raporlar yazmaktan geri kalmadılar. Böylece, bugün Avrupa ve Amerika’da gerçeğin su yüzüne çıkmaya başladığını görmekle memnun oluyoruz.
Ekim 1919, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt III