“Bağımsızlığa ulaşıncaya kadar bütün ulusla birlikte özveriyle çalışacağıma, bütün kutsal inançlarım üzerine yemin ettim. Artık Anadolu’dan başka bir yere gitmemek kesin kararımdır.”
Mayıs 1919, Nutuk
Ulusal amaçlarla ortaya atılacakların yok edilmesini düşünen bugün yalnız saray, İstanbul hükûmeti ve yabancılardır. Ama bütün ülkenin aldatılabileceği ve bize karşı çevrilebileceği olasılığını da düşünmek gerektir. Önder olacakların, her ne olursa olsun, amaçtan dönmemeleri, ülkede barınabilecekleri son noktada, son nefeslerini verinceye kadar amaç uğrunda özveriyi sürdüreceklerine işin başında karar vermeleri gerekir. Yüreklerinde bu gücü duymayanların işe girişmemeleri çok daha iyi olur. Çünkü böyle bir durumda hem kendilerini, hem de ulusu aldatmış olurlar.
Bir ulus, varlığını ve bağımsızlığını korumak için düşünülebilecek olan girişimleri ve özveriyi yaptıktan sonra başarı elde edebilir. Ya başaramazsa demek, o ulusun ölmüş olduğuna karar vermek demektir. Bu nedenle ulus yaşadıkça ve girişimlerini özveriyle sürdürdükçe başarısızlık söz konusu olamaz.
Eylül 1919, Nutuk
Ateşkes anlaşmasından sonra, üzülerek söyleyeyim, ulusumuz yazgısına göz yuman bir halde bulunuyor; varlığımızı yok etmek isteyen düşmanlar ülkemizi parçalamaya hazırlanıyorlardı. Çok şükür ki, bazı durumlar, değerli ulusumuzu uyarıp uyandırdı. Halkımız yer yer birbirini aramaya, bulmaya başladı. Bunun sonucu olarak örgüt meydana geldi. Devletimizin bağımsızlığını yok etmeye çalışan yabancılar, ulusumuzda böyle bir ruhun belireceğini beklemiyorlardı. Burada yaşayan insanların duygusuz yaratıklardan oluştuğunu sanıyorlardı. “Böyle bir ulusun yaşama hakkı olamaz” kararını vererek bir ulusun varlığını dikkate almadılar. Ulusumuzun olaylar ve yenilgiler sonucu yer yer örgütlenmesine önem vermemişlerdi. Bu önem verilmeyen parçalarını savunmak istedikleri ve verdikleri karar ve bütün ulusun kabul ettiği esas (temel) nokta Kuvayı Milliye’nin (ulusal güçlerin) etken, ulusun iradesinin egemen olmasıdır. Ve bu örgütün ruhudur.
***
Bağımsız yaşamak için verimli bir yurdun sağlanması gerekir; çizdiğimiz bir sınır vardır ki; bu sınırı yabancıların elinde bırakamayız.
***
Bütün ulus bir tek vücut haline getirilmelidir. Her ulusta olduğu gibi bizde de girişkenler bir işe başlar; girişimin en son bireye ve yukarıya doğru yayılması sağlanır. İstendiği gibi gerçek doğrultuya az zamanda götürebilmek için aydınlara daha çok ödev düşer. Aydınların ödevleri çok önemlidir. Hiçbir ulus yoktur ki ahlak ilkelerine dayanmadan yükselebilsin. Aydınlarımız yurt ve ulusla ilgili düşüncelerini belirtmekle birlikte rakip uluslara karşı varlıklarını korumak için gerekenleri sağlarlarsa, ödevlerini daha kapsamlı bir biçimde yerine getirmiş olurlar.
Aralık 1919, Tarih Vesikaları Dergisi, Sayı I
Bizim önemli olan ödevimiz siyaset yapmak değildir. Bizim ve bütün ülke ve ulusun bugün; biricik ödevi topraklarımızda bulunan düşmanı süngülerimizle kovmaktır. Bu yapılmadıkça siyaset anlamsız bir sözden başka bir şey değildir.
Mayıs 1921, Nutuk
“Zavallı ulusumuzu esir etmek isteyen düşmanları, ne olursa olsun, yeneceğimize olan güven ve inancım bir dakika olsun sarsılmamıştır. Şu dakikada bu tam inancımı yüce kurulunuza karşı, bütün ulusa karşı ve bütün dünyaya karşı ilan ederim.”
Ağustos 1921, Nutuk
Türkiye ve Türkiye halkı, bağımsızlığını ve varlığını yok etmeye yönelik acı felaketler karşısında kaldığı gün, insanlık dünyasında hiçbir dayanağı yoktu. Yalnız ve ancak yürek ve vicdanındaki kesin inanca güvenerek ya bağımsız ve egemen olarak yaşamaya ya da ölmeye karar verirdi. Bu kararın doğal gereği olarak şimdi sürmekte olan ulusal savaşına başladı.
Aralık 1921, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II
Kurtuluş için, bağımsızlık için, eninde sonunda, düşmanla bütün varlığımızla vuruşarak onu yenmekten başka karar ve çare yoktur ve olamaz.
Mart 1922, Nutuk
Ankara’da, kutsal topraklarımızı her yandan sarmış ve ele geçirmiş düşman ordularını bu kutsal topraklardan atmak olanağından söz ettiğimiz zaman, bana en anlayışlı, en uzak görüşlü oldukları ileri sürülen kimseler, bütün bu girişimlerin paraya bağlı olduğunu söylediler. Ne kadar paran var, ya da, nereden, nasıl para bulabilirsin gibi sorular yöneltiyorlardı. Benim verdiğim cevap şu idi: Türk ulusunun kendi yaşam ve esenliğine yönelik olduğuna inandığı girişimleri başarıya ulaştıracak kadar gücü vardır; ve girişimlerin ciddiliğine inanırsa, onun gerektirdiği kadar varlık kaynaklarını bu girişimde bulunanların emrine hazır eder.
Eylül 1926, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II
Adalet dilenmekle ve kendini başkalarına acındırmakla ulus işleri, devlet işleri görülemez. Ulusun ve devletin onur ve bağımsızlığı sağlanamaz. Adalet dilenmek ve kendine acındırmak gibi bir ilke yoktur. Türk ulusu, Türkiye’nin yarınki evlatları bunu bir an akıllarından çıkarmamalıdırlar.
Ekim 1927, Nutuk
Bu çölden bir hayat çıkarmak, bu çözüntüden bir kuruluş yaratmak gerekir. Boş görünen alan doludur; çöl sanılan bu dünyada saklı ve güçlü bir yaşam vardır. O ulustur. Eksik olan şey örgütlenmedir; işte şimdi onun üzerindeyiz.
***
Öyle bir döneme ulaştık ki onda her iş yasalara uygun olmalıdır. Ulusun işleri de, ancak ulusal kararlara dayanmakla, ulusun ortak duygularını yansıtmakla görülebilir. Ulusumuz çok büyüktür. Hiç korkmayalım, o esirliği ve aşağı görülmeyi kabul etmez. Fakat onu bir araya getirmek ve kendisine: “Ey ulus, sen kölelik ve aşağılık kabul eder misin” diye sormak gerekir. Ben, ulusun vereceği cevabı biliyorum. Ben ulusun büyüklüğünü biliyor ve bu sorun karşısında o soruyu soran evlatlarını canı gibi seveceğini ve alınlarından öpeceğini biliyorum. Ben gene biliyorum ki, bu ulus, bu soruyu soran evlatlarının hep o temele dayanan önlem ve düzenlemelerini canla başla benimseyecektir (kabul edecektir). Onun için ben de o yoldayım. Bizim bildiğimiz gerçekler ulusça da bütünüyle bilinince onun, alınan kararlar konusunda da bizim gibi düşüneceği neden kabul edilmemelidir? Ben tersine, ulusun bu konuda daha sağlam, daha kesin kararlar vereceğine inanıyorum. Kısacası, ulus bu kurtuluş savaşında bütün durumu bütün açıklığıyla gördükten sonra, aşama aşama en sağlam, en akla yakın ve en yüksek kararları verecek ve hiç kuşkum yoktur ki, o konulardaki kararlarında hatta seni ve beni geçecektir. Ben bundan emin olarak işlerimize bakalım derim.
Yunus Nadi, Atatürk’ten Hatıralar