Necati Cumalı, Söylev’i yapı ve nitelik açısından “Türk nesrinin en büyük örneği” olarak tanımlamıştır.9 Bu yapısıyla Söylev, hem Ulusal Bağımsızlık Savaşı ve Türk Devrimi’nin üst düzeyde ve ilk elden tutulmuş bir güncesi hem de Atatürk’ün yaşamından özyaşam öyküsüsel bir kesit niteliğini taşımaktadır. Söylev’in bir özyaşam öyküsü olarak da okunabileceğini, Zeynep Korkmaz’ın yine Söylev’in Önsöz’ünde yer verdiği şu tümcelerden de anlamak olanaklıdır.
“Söylev, devrim tarihimizin birinci elden pek değerli bir kaynağıdır. Çünkü eserin sahibi, tarihî olayları yalnızca belgelerle inceleyerek objektif gerçeğe ulaşmak isteyen bir tarih yazarı değil, doğrudan doğruya o tarihi yapanın kendisidir. Tarihi yapan ile yazanın aynı kişilikte birleşmiş olması, Söylev’i, benzerleri ile karşılaştırılmayacak üstün değerde bir eser durumuna getirmiştir.”
Suat Sinanoğlu’nun bu konudaki tanımlaması da oldukça ilgi çekicidir:
“Atatürk’ün Nutuk’u, Caesar’ın Gallia Harbi adlı yapıtı ile Thukydides’in Peloponnessos Harbi adlı yapıtlarındaki özellikleri taşımaktadır. Gerçekten Atatürk, hem Caesar gibi, anlattığı olayların başkahramanıdır hem de Thukydides gibi, olayları öykülemekle kalmayıp onların en derin nedenlerini çözümlemesini bilen büyük bir tarihçidir.”
Sabahattin Selek ise Söylev için şunları dile getirmektedir:
“Bu öyle bir hesap veriştir ki bir ihtilalci kavrayışıyla, başından sonuna kadar, karşı düşünce ve güçleri yıkmaya, mahkûm etmeye dayanır. Bir benzetme yapmak gerekirse 15-20 Ekim 1927 günlerinde, Atatürk savcı, Nutuk iddianame, kongre jüri, memleket ve dünya kamuoyu da dinleyicidir.”
Söylev’in bu yargılayıcı niteliği Lord Kinross’ta da şöyle vurgulanır:
“Nutuk, aslında siyasal bir söylevdir. Dolayısıyla, özellikle Rauf Bey’le arkadaşlarını gözden düşürmek isteğiyle, birçok yerlerinde tek yönlü görünür. Bununla beraber Nutuk, Kemalist ihtilâlin klasik bir anlatımı olarak kalacaktır.”
Söylev’in siyasal yaşamımızda ve ulusal tarihçiliğimizde özel bir yeri bulunmaktadır. Yayımlandığı tarihten bu yana tarih incelemelerinde birincil kaynak işlevi gören Söylev, bir yandan da Kemalist ideolojinin manifestosu niteliğini taşımıştır. Çünkü içeriğinin temel konusu, tarihsel anlatının yanı sıra birçok başlığa dağılmış söylemler birleştirildiğinde, genel olarak “ulusun varlığını ve onurunu her şeyin üzerinde tutan, ulusa duyulan güveni belirten, bağımsızlığa ilişkin bağlılığı dile getiren, dinin siyasete alet edilmesine karşı çıkan, ulusal modelin gerekçesini ortaya koyarak başka uluslar üzerinde egemenlik kurma arayışının yanlışlıklarını sergileyen, cumhuriyetçiliği bir ideal olarak ortaya koyan; uygarlık, bilim ve kültürü öncelikle kabul eden ve ulaşılan sonucu Türk gençliğine emanet eden”14 devrimci bir manifesto ortaya çıkmaktadır. Fakat bu içeriğin yanı sıra, derinde yer alan bir amaç olarak, çeşitli tartışmalar çerçevesinde lider kadro içinde yer alan kimi kişilerle hesaplaşılmak istendiği de anlaşılmaktadır.”
Söylev, özgün diliyle okunması güç olduğu için, dil devriminin ardından 1934 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nca yeni Türk harfleriyle üç cilt olarak yeniden yayımlanmıştır. Atatürk’ün, yayım haklarını Türk Hava Kurumu’na bağışladığı Söylev, günümüze değin Milli Eğitim Bakanlığı, Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu gibi kurumlar ile çeşitli özel kuruluşlar tarafından Türkçe’de; Almanca, İngilizce, Fransızca, Rusça ve İtalyanca olmak üzere Batı dillerinde defalarca yayımlanmıştır.
Necati Cumalı, “Nutuk”, Vatan, 10 Kasım 1961.
Nutuk, Önsöz, Bugünkü dille yayına hazırlayan Prof. Dr. Zeynep Korkmaz, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları.
Arar, s. 159.
Arar, s. 160.
Arar, s. 160.
Sami N. Özerdim, “Nutuk’ta Altı Çizilmiş Satırlar”, Belleten, Cilt: XLV/1, S: 177, Ocak 1981, s. 74-77.
Arar, s. 166.
SÖYLEV (1919-1927) ve DEMEÇLER (1928-1938) syf: 17-18