Ayrıntılarını bütünüyle uzmanlara bırakmak istediğim bu sorun hakkındaki genel düşüncelerimi tamamlamak için yeni kuşakların donatılması için gereken manevi nitelikler arasında güçlü bir erdem sevgisi ve güçlü bir düzen ve disiplin anlayışından da söz etmek zorunluluğunu duyuyorum.
Temmuz 1921, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II
Eğitim, eğitim ilkeleri erek ve niteliği kadar önemlidir. Bu konuda tutulan yön yanlışsa, koskoca bir ulus güvenip inandığı kitapları, kutsal kitapları tanık göstererek yol gösterici olduklarını ileri sürenlerin sözlerine inanıp yürürlerse ve bu yürüyüş yönü kendisini yok olmaya sürüklerse, suç, bu yoldan gitmiş olan temiz, iyi huylu, özverili, önderlerine güvenen zavallı halktan ziyade o önderlerin değil midir?
***
Eğitimdir ki, bir ulusu ya özgür, bağımsız, şanlı ve yüce bir toplum halinde yaşatır, ya da onu esirliğe, yoksulluğa sürükler. Baylar, eğitim kelimesi yalnız olarak kullanıldığında ona herkes kendi istek ve amacına göre bir anlayışa gider. Ayrıntılara girilince eğitimin amaç ve erekleri çeşitlenir. Örneğin dinsel eğitim, ulusal eğitim, uluslararası eğitim gibi… Bütün bu eğitimlerin amaç ve erekleri başka başkadır. Ben burada yalnız Türkiye Cumhuriyetinin yeni kuşaklara vereceği eğitimin ulusal eğitim olduğunu kesinlikle belirttikten sonra öbürleri üzerinde durmayacağım. Yalnız ulusal eğitimle ne demek istediğimi kısa bir örnekle açıklayacağım. Baylar, yeryüzünde üç yüz milyonu aşkın müslüman vardır. Bunlar, ana, baba ve öğretmenlerin verdiği eğitimle yetişmekte, bir ahlak edinmektedir. Ancak ne yazık ki gerçek şudur: Bütün bu milyonlarca insan yığınları şunun bunun esirlik ve aşağılayıcı zincirleri altındadır. Aldıkları manevi eğitim ve edindikleri ahlak onlara bu esirlik zincirlerini kırabilecek üstün insanlık niteliğini verememiştir; veremiyor. Çünkü eğitimlerinin amacı ulusal değildir. Baylar, ulusal eğitimin ne demek olduğunu kavramakta artık hiçbir karanlık yön kalmamalıdır. Bir kere ulusal eğitim ilke olarak alındıktan sonra onun dilini, yöntemini, araçlarını da ulusal hale getirmenin zorunluluğu tartışma götürmez. Ulusal eğitimle geliştirilmek ve olgunlaştırılmak istenen genç kafaları bir yandan da paslandırıcı, uyuşturucu, düşsel fazlalıklarla doldurmaktan özenle kaçınmak gerekir.
Eylül 1924, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II
Şimdiye kadar izlenen öğrenim ve eğitim yöntemlerinin, ulusun gerileme sürecinde en önemli etkenlerden biri olduğu kanısındayım. Onun için ulusal eğitim programından söz ederken, eski dönemlerin boş inanışlarından, doğuştan olan niteliklerimize aykırı düşen yabancı düşüncelerden, Doğu’dan, Batı’dan gelebilecek bütün etkilerden tamamiyle uzak, ulusal karakter ve tarihimize uygun bir kültür demek istiyorum. Çünkü, ulusumuzun üstün zekasının bütünüyle gelişmesi ancak böyle bir kültürle sağlanabilir. Gelişigüzel bir yabancı kültürü kabullenmek, şimdiye kadar izlenmiş olan yabancı kültürlerin yıkıcı sonuçlarını yineleyebilir. Kültür (haraset-i fikriye) ekildiği yerin niteliğiyle orantılıdır. Bu yer de ulusun karakteridir. Çocuklarımız ve gençlerimiz yetiştirilirken varlıkları ile, hakları ile birlikleri ile çatışan bütün yabancı öğelerle savaşmaları gerekliliği ve ulusal düşünceleri bütün coşkuları ile her türlü zıt düşünmeye karşı şiddetle ve özveriyle savunmak zorunluluğu benimsetilmelidir. Yeni kuşağın bütün ruhsal güçlerine bu niteliklerin ve yeteneğinin aşılanması büyük önem taşır. Ulusların bitip tükenmeyen korkunç bir savaş halinde beliren yaşam felsefesi, bağımsız ve mutlu kalmak isteyen her ulusun bu niteliklerini benimsemesini bütün şiddetiyle zorunlu kılmaktadır.
Ekim 1927, Nutuk