Türk halkı; geçmişte kendi yönetici ve aydınlarınca ihmal edilmesine, horlanmasına, cehalet ve yoksulluğa mahkûm edilmesine karşın vatanına olan sevgisini hiç yitirmemiştir. Yurdu ve milleti söz konusu olduğunda, kendisine yapılmış olan haksızlıkları ve olumsuzlukları bir tarafa bırakarak vatan uğrunda ölmeyi şereflerin en yücesi saymıştır.19 Mayıs 1919’da Kurtuluş Mücadelesi’ni başlatmak üzere Anadolu’ya ayak basan ATATÜRK’ün elindeki en büyük güç kaynağı Türk ulusunun bu özelliğiydi.
Türk ulusunun bu seçkin özelliklerinin tamamı ATATÜRK’te de mevcuttu. Onun yaşama isteği öncelikle çok sevdiği ulusuna hizmet etmek arzusundan doğuyordu. Bu uğurda canı dahi her şeyini vermekten asla çekinmeyeceğini düşünce ve eylemleriyle her zaman göstermiştir. Aşağıdaki anekdot Türk ulusu ve bu ulusun bir ferdi olmaktan her zaman gurur duymuş olan ATATÜRK’ün vatan sevgisini yansıtması açısından güzel bir örnektir:
ATATÜRK Millî Mücadele’nin buhranlı günlerinde, Ankara civarında yaptığı bir gezintiden dönerken, yolda sarıklı bir hocaya rast gelmişti. Konuşurken, üstlerinden geçen uçağı göstererek sordu:
-Hocam, bu uçak nasıl uçuyor?
-Ne bileyim ben?… Öğretmediler ki bize…
-Peki, sen ne bilirsin?
-Ne mi bilirim? Bu uçağa bin dersin, binerim; oradan kendini aşağı at, dersin, atarım… İşte ben bunu bilirim ama, bunu da senden öğrendim, Paşam!
Mustafa Kemal, bu söz üzerine, yaşaran gözlerini hocadan ayırmadan:
– Var ol hoca!.. Ama, şunu da bil ki, ben de senin gibiyim… Ben de, milletin hiçbir arzusunu, hiçbir istediğini, hayatım pahasına da olsa, yapmamazlık edemem!… diyebilmişti.
Banoğlu; s. 73-74.