1. Meslek seçimi: Her istenmeyerek yapılan çalışma sert ve ağır gelir. İnsanın çalışmaktan hoşlanması ve zevk alması için mesleğini yeteneklerine uygun ve kuvveti ile orantılı olarak seçmiş olması gerekir. Bu nedenle, gençlikte en önemli mesele, meslek seçimidir. Kişisel mutluluk ve aynı zamanda sosyal menfaat buna bağlıdır. Herkes, yeteneğine uygun yerde bulunmalıdır. Çoğunlukla bir genç, o görevinin zorluklarıyla uygun bir şekilde kuvvetlerini sağlayamamış ise aşın derecede ve faydasız çalışmak zorunda kalır. Ya hiç başaramaz veya aşağı bir derecede kalır ve kendinden de memnun olmaz. Aynca da, başkasının daha iyi işgal edeceği bir yeri tutmakla haksızlık etmiş olur. Gençler kıskançlıktan ve başkalanmn elde ettikleri parlak sonuçlar hayalinden sakınmalıdırlar. Ölçülü davranma ve toplumsal görev endişesi bunu gerektirir. Biri, subay üniformasının, sırmalan hoşuna gittiği için asker olmak ister, bir diğeri de, bir yazann veya bir ressamın kazandığı servet ve şöhret gözlerini kamaştırdığından zekâ ve öğrenimini göz önünde bulundurmadan yazar veya sanatkâr olmak isterse, bu gibi hareketlerin sonucu çoğunlukla hayal kınklığıdır. Diğer bir bakış açısından bu gibiler, toplumsal heyet için kaybolmuş kuvvetlerdir; bunlar, daha iyi yönetilselerdi, kendilerinin hayatı hazırlanmış ve insanlığın mutluluğu arttınlmış olurdu.
Her durumda akla uygun ve doğru olan şudur. Herkes kendi yeteneğine göre bir iş tutmalıdır. İnsanın değeri her işte belli olur, işini iyi yapanın bulunduğu durum ne olursa olsun o, iyi bir adam olabilir. İnsan, kendine göre bir mesleğe girmeyip de diğerine girmekle hürriyetini sınırlarsa, tahmin edildiğinden fazla geleceğini yanlış belirlemiş olur. Çünkü sapılan bir yol kolayca terk edilemez; her mesleğin gerekleri, adetleri ve inançları vardır. Bunlara, insan zorunlu olarak bağlı olur.
2. Meslek erdemleri: Her meslek, bazı yetenekler ve özel nitelikler ister. Bu, şüphesizdir. Ancak bazı ortak erdemler vardır ki, bunlar aynı zamanda, bireyin başarısını ve kendisine emanet edilmiş işlerin iyi gitmesi için gereklidir. En aşağı dereceden, en yukarıya kadar genel koşullar aynıdır. Üstlere karşı, özen, doğruluk, saygı; astlarına karşı, hayırsever ve genellikle kabul edilen işte özel gayret, yön, sır tutmak Bu gibi erdemler olmaksızın, ne arkadaşlar arasında iyi ilişkiler olur ve ne de iş başarılabilir. Meslek görevi, yalnız kişinin başan ve güvenini değil, belki daha çok toplumun huzurunu ilgilendirir. Vatan bütün evlatlarının çalı?nası ile ve yardımı ile yaşar ve bundan başka toplumun yapısında faydasız hiç bir parça yoktur. Devleti yöneten bakanla, vatanın huzur ve zenginliğine, elinin işiyle yardım eden sanatkâr arasında, yalnız küçük bir fark vardır; o da şudur: Birinin görevi diğerininkinden daha önemlidir. Ancak, her ikisinde de, iyi yapılmak koşuluyla, ahlaki değer aynıdır. Bu nedenle, herkes, kendisine isabet eden işten memnun olmalıdır. Mesleği ne olursa olsun, bir fayda oluşturacak ve bir görev görecektir, insan, görevini cesaret, yüreklilik, sadakat ve namuskârlıkla yapınca, elinden geleni yapmış olur. Aynı zamanda, bu görevi, diğerlerine karşı kıskançlık olmadan yapmalıdır.
Yolunda, yalnız olmayacaksın; orada, aynı hedefi izleyen başkaları ile birlikte yürüyeceksin, bu hayat yarışında, diğerleri, yetenekleri bakımından, sizi geçebilirler. Bir başan, elinizden kaçabilir. Bundan dolayı, onlara kızmayınız ve elinizden geleni yapmışsanız, kendi kendinize de kızmayınız. Asıl önemli olan gayrettir. İnsanın elinde olan ve onu memnun eden ancak gayrettir.
3. Girişim düşüncesi: Bir tembellik veya ahlak gevşekliği, çoğunlukla insanı, ecdadının yaşadıklan aynı işte ve aynı noktada durdurur. “Babam, büyükbabam böyle yaptılar. Ben niçin başka türlü yapayım” derler. Kuşaktan kuşağa dışan hayatın genel koşullan değişir. Yeni koşullara uymayan ve gelenekte ısrar eden, yalnız kalmaya, zayıf düşmeye, bitkinliğe ve ölüme mahkûmdur. Bugün iddia olunamaz ki, bir gezinti seyahati için, yavaş giden eski bir araba, yolun güzelliklerinden faydalanmaya uygun iyi bir ulaşım aracıdır. Bir işte, ekspres treniyle giden bir rakiple yarışma söz konusu olunca araba ile gitmek geç kalmak için en emin bir araçtır. Her şey böyledir. Her şeyde en iyi ve insanın kendi kuvvetiyle uygun olanı aranmalıdır. insan, cesaret gösterebilmeli ve tehlikeyi göze alabilmelidir. İnsan yeni bir girişimde özel bir zevk duyar; kuvvetini ve değerini anlar. O zaman, kendi kendini daha çok beğenir ve başkalarına daha çok beğendirir. Zafer Zafer benimdir” diyebilenin, başarı “Başarılı olacağım” diye başlayanın ve “Başardım” diyebilenindir. (1925)
Medeni Bilgiler, S. 113-114-115