Osmanlı Devletinin temelleri çökmüş, ömrü tükenmişti. Osmanlı ülkeleri bütün bütüne parçalanmıştı. Ortada bir avuç Türkün barındığı bir ata yurdu kalmıştı. Son olarak bunun da paylaşılmasını gerçekleştirmek için uğraşılmaktaydı. Osmanlı Devleti, onun bağımsızlığı, padişah, halife, hükûmet, bunların hepsi içeriğini yitirmiş anlamsız sözlerdi. Neyin ve kimin dokunulmazlığı için kimden ve ne gibi bir yardım istemek düşünülüyordu? O halde sağlam ve gerçek karar ne olabilirdi? Bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da, ulusal egemenliğe dayalı tam bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmaktı. İşte daha İstanbul’dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun’da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamaya başladığımız karar, bu karar olmuştur.
1919, Nutuk
Yurdun bütünlüğü, ulusun bağımsızlığı tehlikededir. İstanbul’daki hükûmet, üstlendiği sorumluluğun gereklerini yerine getirememektedir. Bu hal ulusumuzu hiç yokmuş gibi gösteriyor. Ulusun bağımsızlığını gene ulusun yılmayan kararlılığı kurtaracaktır. Ulusun bugününü ve geleceğini göz önünde tutmak ve haklarını dile getirip bütün dünyaya duyurmak için etkiden ve denetimden uzak ulusal bir kurulun bulunması zorunludur. Anadolu’nun her yönden en güvenli yeri olan Sivas’ta ulusal bir kongrenin tez elden toplanması kararlaştırılmıştır.
Haziran 1919, Nutuk

Afyonkarahisar’da doğdu, Ankara’da büyüdü. Yazmayı, yaratıcı olmayı, okumayı sever; bunlar için yaşar. Yaptığını düşünmez, düşündüğünü yapar. Aklın ve vicdanın yolunda hukukun ve ilmin üstünlüğünü savunur, hayal kurmak yerine hedef seçmeyi düstur edinmiş yazmaya derdinden meyil etmiş fikri hür Atatürk gencidir.