Türk ulusunun, çağdaş uygarlığın niteliklerinden ve verimlerinden yararlanabilmesi için en az üç yüz yıldır harcadığımız çabaların ne kadar acı ve kaygı verici engeller karşısında boşa gittiğini göz önüne alarak, bütün üzüntüm ve uyanıklığımla söylüyorum. Ulusumuzu çöküntüye sürükleyen, ulusumuzun verimli bağrından zaman zaman kopup bazı girişimlerde bulunan, çaba ve emek harcayan kişileri, sonunda bezdirip alteden olumsuz ve yıkıcı güçler bugüne kadar elinizde bulunan hukuk kurallarıyla onları içtenlikle izleyenler olmuştur. Uluslararası genel tarih içinde, Türklerin 1453 zaferini, yani İstanbul’ un fethini bir düşünün; bütün bir dünyaya karşı İstanbul’u sonsuza dek Türk toplumuna mal eden güç, aşağı yukarı o yıllarda bulunan matbaayı ülkeye mal etmek için o zamanki hukukçuların uğursuz direnişini göğüsleyememiştir. Eskimiş, zamanı geçmiş hukukun ve buna bağlanmış hukukçuların matbaanın ülkemize girmesine izin vermeleri için gözlem ve kararsızlıklarının, lehte ve aleyhte harcadıkları çabaların sonuçlarını beklemek gerekmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluş günlerinde onun bugünkü nitelik ve durumunu hukuk ilkelerine ve bilimsel temellerine aykırı bulanların başında ünlü hukukçular vardı. Büyük Meclis’te egemenliğin hiçbir koşul ve sınırlamaya bağlı olmadan ulusta olduğunu yasa önerildiği zaman bu ilkenin Osmanlı Kanun-u Esasi’ sine aykırılığından ötürü karşı çıkanların başında gene eski ve bilimsel erdemi ile, ün salan ulusu aldatıp durmuş olan belli hukukçular bulunuyordu.
Ekim 1925, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II