İnsanlar sürfeler (kurtçuklar) gibi sulardan çıktığı için, önce ilk atamız balıktır. İşler daha ilerledikçe gelişmeler sonucu, o insanlar primatlar (maymun çeşitlerinden) grubundan türediler; biz maymunuz, düşüncelerimiz insandır. İnsanlar büyük doğa olayları önünde (karşısında) göç, akın yollarıyla bu dünya dediğimiz yıldızın her parçasına dağılmışlardır. Bu parçalardan kimine eski, kimine yeni denmiş; ama bu, hem bilgiden, hem bilgisizliktendir. Amerika, Kristof Kolomb keşfetti diye, yeni dünya sayılmıştır. Ama jeoloji olayları, Asya’dan Alaska yoluyla veya daha başka yollarla, karanlık zamanlarda, adı bilinmeyen geçişler oldu. Maya uygarlığını ve İnkaları öğrendikçe, stepler ve Alaska geçitleri düşünüldükçe, Eskimo yüzleri ve tipleri ile Kızılderili Hint insanlarının yüzleri ve tipleri incelenip araştırıldıkça, bu eski ve yeni dünya kavramları doğal olarak yavaş yavaş değişir. Kristof Kolomb’ un keşfi kuşkusuz, çok büyük ve önemli bir olaydır. Fakat daha dünkü iş sayılır.
1930, Ruşen Eşref Ünaydın, Atatürk
Doğa insanları türetti, onları kendine taptırdı da. Ancak, insanların dünyada yaşayabilmeleri için doğaya egemen olmaları koşulunu da koydu. Doğaya egemen olmasını bilmeyen yaratıklar, varlıklarım koruyamamışlardır. Doğa onları, kendi öğeleri içinde ezmekten boğmaktan, yok etmekten ve ettirmekten hiç çekinmemiştir.
Mayıs 1935, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II
Doğada bilirsiniz ki, hiç bir şey yok olmaz. Ne bir ses, ne bir söz, ne bir hareket… Bugün dünyanın herhangi bir köşesinde söylenen sözü veya yankı yapan hareketleri gene dünyanın her.hangi bir köşesinde aynı anda işitmek, dinlemek, toplamak olanağı olduğunu görüyoruz. Yarın bizi saran doğa öğeleri içinde, binlerce binlerce yıl önce söylenmiş sözleri olduğu gibi toplayıp saptamak olanağına elbette varılacaktır. Doğanın sırlarla dolu bağrına gireceği kesin görünen insan zekası, beklenen gerçekleri ortaya koyacaktır.
Atatürk’ten Hatıralar, Afet İnan