Tanrı birdir, büyüktür. Tanrısal tutumun belirişlerine bakarak diyebiliriz ki, insanlar iki sınıf olarak iki dönemde ele alınabilir. İlk dönem insanlığın çocukluk ve gençlik dönemidir. İkinci dönem insanlığın erginlik ve olgunluk dönemidir. İnsanlığın birinci döneminde tıpkı bir çocuk gibi, tıpkı bir genç gibi kendisiyle, yakından ve maddi araçlarla ilgilenilmesini gerektirir. Tanrı, kullarının gerekli gelişim noktasına ulaşıncaya kadar içlerinden seçtiği aracılarla da kullarıyla ilgilenmeyi tanrısal gerekliliklerden saymıştır. Onlara Hazret-i Adem’den başlayarak, bilinen, bilinmeyen, sayısız denecek kadar çok haberciler, peygamberler ve elçiler göndermiştir. Ancak Peygamber Efendimiz aracılığı ile en son din ve uygarlık gerçeklerini verdikten sonra artık insanlıkla aracı yoluyla ilişkiye gerek görmemiştir. İnsanlığın anlayış, aydınlanma ve olgunlaşma derecesi, her kulun doğrudan doğruya Tanrı’nın esinleriyle ilişki kurma yeteneğine ulaştığını kabul buyurmuştur. Bu nedenledir ki, Peygamber Efendimiz son peygamber olmuştur ve kitabı en mükemmel kitaptır.
Kasım 1922, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt I
Bizim dinimiz akla en uygun ve en doğal bir dindir. Ve ancak bundan ötürü son din olmuştur. Bir dinin doğal olması için akla, tekniğe, bilime ve mantığa uygun düşmesi gerekir. Bizim dinimiz bunlarla tam bir uyum halindedir.
Ocak 1923, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II
Ey millet, Tanrı birdir, ünü büyüktür. Tanrı’nın esenliği, sevgisi ve iyiliği üzerinizde olsun. Peygamber Efendimiz yüce Tanrı tarafından insanlara dinsel gerçekleri bildirmekle görevlendirilmiş ve elçi olmuştur. Bunların temel yasası, hepimizce bilindiği gibi, yüce Kuran’daki değişmez kurallardır. İnsanlara büyüklük ve mutluluk ruhu vermiş olan dinimiz son dindir. Mükemmel dindir. Çünkü dinimiz, akla, mantığa, gerçeğe tamamiyle uymaktadır. Eğer akla, mantığa ve gerçeğe uymamış olsaydı, bununla doğa yasaları arasında çelişki olması gerekirdi. Çünkü varlıklara ilişkin bütün yasaları yapan Tanrı’dır.
Şubat 1923, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II
Yüce dinimiz çalışmayan kişinin insanlıkla ilgisi kalmayacağını bildiriyor. Bazı kimseler çağdaş olmayı Tanrı’nın varlığını yadsımak olduğunu sanıyorlar. Asıl yadsıma onların bu sanısıdır. Bu yanlış yorumu yapanların amacı, Müslümanların, Tanrı’nın varlığını yadsıyanlara köle olmalarını istemek değil de nedir? Her sarıklıyı hoca sanmayın. Hoca olmak sarıkla değil kafayladır.
Şubat 1923, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II
Bizim dinimiz halkımıza uyuntu, hor görülen, aşağılanan bir topluluk olmayı tavsiye etmez. Tersine, Tanrı da Peygamberimiz de insanların ve ulusların saygınlık ve onurlarını korumalarını buyuruyor.
Şubat 1923, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II
Bizim dinimiz için herkesin elinde bir ölçü vardır. Bu ölçüyle neyin dine uygun, neyin aykırı olduğunu kolayca değerlendirebilirsiniz. Ne ki akla, mantığı kamunun yararına uygundur biliniz ki, o bizim dinimize uygundur. Bir şey akla ve mantığa, ulusun, İslamın yararına uygun düşerse, kimseye sormayın, o şey dinseldir. Eğer bizim dinimiz akıl ve mantıkla uyum halinde bir din olmasaydı, dinlerin en sonuncusu ve mükemmeli olamazdı.
Mart 1923, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II
Türk ulusu dinin tüm sadeliğine daha sıkıca bağlı olmalıdır. Dinime, gerçeğin kendisine nasıl inanıyorsam, buna da öyle inanıyorum. Dinimiz akla aykırı düşen, ilerlemeye engel olan hiçbir şey içermiyor. Oysa, Türkiye’ye bağımsızlığını sağlayan Türk ulusu içinde daha karışık, daha yapay, çürük ve temelsiz inançlardan oluşan bir din daha vardır.Ama bunu benimsemiş olan cahiller, zavallılar, sırası gelince aydınlığa kavuşacaklardır. Onların aydınlığa yaklaşmazlarsa, kesinlikle yok olacaklardır. Onları kurtaracağız.
Mart 1930, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II
Son günlerde Kuran’ın Türkçe’ye çevrilmesini emrettim. Bu da ilk kez olarak Türkçeye çevriliyor. Muhammed’in hayatıyla ilgili bir kitabın çevrilmesi için de emir verdim. Halk, yapıla gelmiş olan bir şeyin var olduğunu ve yüksek din adamlarının derdinin ancak kendi karınlarını doyurmak olduğunu, başka bir işleri olmadığını bilsin.
Mart 1930, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt III