Tarihin ve hukukun incelenmesi, bize egemenliğin başlıca üç çeşit şekilde kullanıldığını göstermektedir.
1.Hükümdarlık (monarşi)-Egemenlik; “kral, imparator, şah, padişah, prens, emir” gibi çeşitli ünvanlar alabilen hükümdara, yalnız bir şahsa aittir. Egemenliği uygulayan devletin bütün memurları, yalnız bir adam adına hareket ederler. Devletin son iradesini, yalnız hükümdar gösterir. Hükümdar, yalnız başına, devleti yönetir ve yönlendirir ve her şeyi o emrederse öyle bir devletin hükümetine, mutlakiyet hükümeti denir. Böyle bir devlette hükümdar “devlet benim” der; savaş ilan eder, banş yapar, yasalar yapar, vergiler koyar, ülkenin gelirlerini istediği gibi harcar, özetle ülke onun malikânesidir. Eğer hükümdar, kanunlan hazırlayan, milletvekillerinden oluşan bir Meclis kabul etmişse, o zaman meşrutiyet hükümeti olur. Bu şekil hükümette de, sonunda, yine her şey, hükümdann son sözüne bağlıdır. Meşrutiyet hükümetinde hükümdarlar bir vatandaşa bir hükümet kurdurur; ülkeyi onunla yönetir. İngiltere, Belçika, İtalya meşrutiyet hükümetlerdir.
2. Oligarşi; bu şekil hükümette egemenlik birkaç kişinin, birkaç ailenin veya bir sınıf halkın elindedir. Aristokrasi, oligarşinin başka bir şeklidir; bunda da egemenlik, soyluların elindedir.
3. Demokrasi (Halkçılık); Demokrasi temeline dayalı hükümetlerde, egemenlik, halka, halkın çoğunluğuna aittir. Demokrasi ilkesi egemenliğin millette olduğunu, başka yerde olmayacağını gerekli bulur. Bu bakımdan demokrasi ilkesi, siyasi kuvvetin, egemenliğin, kaynağına ve yasallığına değinmektedir.
Demokrasinin tam ve en belirgin hükümet şekli cumhuriyet’tir.
Medeni Bilgiler, S. 52