ATATÜRK, kendisini ulusunun hizmetkârı gören, ulusuna âşık, ender insanlardan biridir. O, ulusunun acı ve sıkıntılarını yüreğinde hissedip, bu sıkıntıları aşması için sürekli mücadele etmiş, insanların gülümsemelerinde en büyük mutluluğu yakalamış Türk ve Türkiye sevdalısı bir insandı. O, Türkiye’nin gülen, mutlu, sevinç çığlıkları atan çocuklarını Türkiye’nin gelecekteki yüzü olarak gördüğünden geleceği onların gözlerinde yakalayıp ülkeyi onlara emanet etmiştir. Aşağıdaki anekdot ATATÜRK ile çocuklar arasındaki sevgi bağının ne kadar güçlü ve içten olduğunu yansıtması bakımından oldukça güzel bir örnektir:
İzmir Hâkimiyeti Milliye Okulunda öğretmendim. Okulumuz bir çocuk balosu hazırlamıştı. Çok mutlu bir rastlantı ile o gün ATATÜRK de İzmir’de bulunmaktaydı. Onu da davet ettik.
“Acaba gelecek mi?” diye hepimiz heyecan içindeydik. Sonunda “Geliyor.” denildi.
Koştuk, karşıladık. Gülümseyen bir yüzle ellerimizi sıktı. Yanında yaverler, paşalar vardı. Koca salon heyecandan karmakarışık olmuştu. Büyük küçük herkes onu yakından görmek, sesini duymak için çırpınıyordu. Zorlukla ortalığa bir düzen verdik. Öğrencilerden Ali ortaya geldi. Çocuk heyecandan bocalıyor, bir şeyler bulup söyleyemiyordu. Derken küçük Ali coştu. Kendinden geçti. Kollarını ona doğru uzatarak içten gelen bir sesle:
-Senin ismini andıkça, senin resmine baktıkça, seni karşımda görünce damarlarımda bir şeylerin kaynadığını duyuyorum. Ah! Seni doya doya öpmek istiyorum, diye haykırdı.
O zaman o da kollarını açarak:
-Öyleyse gel öp! dedi.
Ali koştu, boynuna atıldı. Öteki çocuklar dururlar mı?
-Biz de, biz de!…diye bağrışarak koştular. Kucağına atıldılar. Öptüler, öptüler. Heyecandan, sevinçten ağlıyorduk. Yaverler, paşalar ve hatta kendisi bile…
Evet, yaptığı harplerin heyecanı, kazandığı zaferlerin sevinci belki onu ağlatmamıştır. Fakat bu bir avuç Türk yavrusunun içten gelen coşkunluğu onu sarsmış, heyecandan gözlerini bulandırmıştı. Gözlerine dolan yaşları tutmak için dudaklarını ısırdı. Sonra heyecandan titreyen bir sesle yanındakilere hiç unutamayacağım şu sözleri söyledi:
-İşte benim neslim bunlar!
Fethiye Köngül
Besleyici; s. 99-100.
Eskişehir’de doğdu ve büyüdü. Matematik, hayatının dönüm noktası oldu. Matematiğin her şeyi çözebileceğine inanır ve matematiksel olmayan hiçbir şey yoktur kavramını benimser. Vatan ve Türk sevgisi kendi canından öte gelir. Atatürk, onun için farklı bir yaşamın içindedir ve onu hep örnek alır. Politika ve tarih kitapları okumayı sever. Fikirleri, kendi çapında etkili ve keskindir. Sistemsel sorunlar hakkında düzenleyicidir, açık görüşlüdür. Şiir yazmayı ve okumayı çok sever. Şiir, onun için özgürlüktür. Bilim, onun için en doğru araçtır. Hukuksal çözülen her detay onun için bir ton yükseliştir.