Bütün dünyada olduğu gibi yurdumuzda da en başta gelen önemli işimiz ekonomik işlerdir. Bu işlerde en yüksek başarıyı sağlamaya çalışmak son derece önemlidir, zorunludur. Onun için bu işlerle bütün devlet örgütlerinin, bütün yurttaşların ve hepimizin gerçek duygularla ilgilenmemiz gereği doğaldır. Yeni devletimizin, yeni hükümetimizin bütün programları ekonomi programına dayanmalıdır. Onun için çocuklarımızı buna göre eğitmeliyiz; onlara buna göre bilim ve kültür vermeliyiz ki, ticaret, tarım ve sanat dünyasında ve bunların bütün çalışma alanlarında verimli olsunlar, etkin olsunlar, pratik olsunlar. Bu nedenle eğitim programımız, gerek ilköğretimde, gerek ortaöğretimde verilecek bütün dersler bu görüşe göre olmalıdır. Eğitim programımız gibi devletin çeşitli bölümleri için planlanacak programlar da ekonomik programa dayanma zorunluluğundan kendilerini kurtaramazlar. Temeli sağlam bir program uygulamak ve bu program üzerinde bütün ulusu uyum içinde çalıştırmak gereklidir. Ulus ekonomi yolunda güvenle ve güven vererek kesin ve sağlam adımlar atarken ana programımızın esinlediği genel önlemleri yeğlemek en doğru yoldur. Toplumumuzun bütün iş bölümleri sahiplerini, yararlı bir ilişkiyle bu yolda elele vermiş, omuz omuza dayanmış olarak amaca doğru yürüyen, birbirine içtenlikle bağlı yolcular yapmak, devletin ekonomi işlerinde yorgunluğunu azaltmak ve başarı süresini kısaltmak tek çaredir.
Eylül 1923, Belleten Dergisi
Türkiye’nin uyguladığı devletçilik sistemi 19. yüzyıldan beri sosyalizm kuramcılarının ileri sürdükleri düşüncelerden alınarak Türkçeye aktarılmış bir sistem değildir. Bu, Türkiye’nin ihtiyaçlarından doğmuş, Türkiye’ye özgü bir sistemdir. Devletçiliğin bizce anlamı şudur: Bireylerin özel girişimlerini ve kişisel etkinliklerini esas tutmak; fakat bir ulusun ve geniş bir ülkenin bütün ihtiyaçlarının karşılanmadığını ve birçok şeyin yapılmadığını göz önünde tutarak ülke ekonomisini devletin eline almak. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, yurdumuzda yüzyıllardır bireysel ve özel girişimlerle yapılmış olan şeyleri bir an önce yapmak istedi ve görüldüğü gibi de kısa bir sürede yapmayı başardı. Bizim istediğimiz bu yol, görüldüğü gibi liberalizmden başka bir şey değildir.
Ocak 1936, Belleten Dergisi
“Devletçilik, özellikle toplumsal, ahlaksal ve ulusaldır.” Ulusal varlığın dağıtımında, daha yetkin bir eşitlik ve emekçilerin daha yüksek bir refah içinde bulunmaları, ulusal birliğin korunmasının koşuludur. Bunu hep göz önünde tutmak, ulusal birliğin temsilcisi olan devletin önemli bir ödevidir. Halkın yararına hizmet eden genel kuruluşların çoğalması devletin göz önünde tutacağı bir sorundur. Böylece salt çıkarcı etkinlikler sınırlandırılmış olur. Bu hal yurttaşlar arasında ahlaktan yana dayanışmanın gelişmesine yardım eden önemli bir etkendir. Yurtta her çeşit üretimin çoğalması için kişisel girişimin devletçe çok gerekli olduğunu belirttikten sonra şunu söylemeliyiz ki; “devlet ve birey birbirinin karşıtı değil, birbirinin tamamlayıcısıdır.” Bunun izlenmesini uygun gördüğümüz ılımlı devletçilik ilkesi, bütün üretim ve dağıtım araçlarını bireylerden alarak, devleti başka ilkelere göre düzenlemek amacını güden sosyalizm ilkesine dayanan kollektivizm ya da komünizmde görüldüğü gibi özel ve bireysel girişim ve etkinliklere izin vermeyen bir sistem değildir.
Medeni Bilgiler, Afet İnan