Demokrasi temeli, bugün çağdaş anayasanın genel ayracı gibi görünmektedir. Hükümdarlık ve oligarşi, artık zamanı geçmiş geçici şekillerden başka bir nitelikte anlaşılamazlar. Gerçi, henüz başlarında hükümdarlar bulunan devletler vardır. Ancak bunlann hemen hepsi, demokrasi ilkesini kabul etmektedirler. Artık egemenliğin sahibi olduğunu iddia cesaretinde bulunabilecek hükümdar çok azdır.
Bir milletin, pratikte demokrasi ilkesini ilan etmesi o millet çoğunluğunun toplumsal kuvvetinin bir sonucudur. Millet, yeteri derece kuvvetli olunca, kuvvet ve kudreti eline alır. Bu olay bazen ihtilal ile ve bazen de hükümdarla banşçıl bir anlaşma ile ortaya çıkar.
Artık bugün, demokrasi düşüncesi sürekli yükselen bir denizi andırmaktadır. Yirminci yüzyıl, birçok baskıcı hükümetlerin bu denizde boğulduğunu görmüştür. Çarlık Rusyası, Osmanlı Padişahlığı ve Hilafeti, Almanya ve Avusturya – Macaristan İmparatorlukları bunlann başlıcalarındandır. Bundan başka, demokrasi ile yönetilen Portekiz gibi ılımlı hükümdarlıkların, demokrasinin daha belirgin bir şekilde uygulanmasını kapsayan Cumhuriyet ile birlikte silindiği görüldü.
En sonunda, bugün, İngiltere, Belçika gibi büyük eski demokrasilerin, daha açık ve daha iyi düzenlenmiş bir demokrasinin gerçekleştirilmesi yolunda, çalıştıkları görülmektedir. Demokrasi düşüncesi, çağdaş anayasanın bir öğesi olduğu halde, düşütıce çok eskidir.
Medeni Bilgiler, S. 53