ATATÜRK’ü dine karşı gibi gösterme çabasındaki gerici ve tutucu çevrelerin gerçek amacı, Türkiye Cumhuriyeti’nin lâik ve demokratik yapısını değiştirmektir. Her fırsatta dinin gerekli bir kurum olduğunu vurgulayan ATATÜRK dine değil dini kullanarak çıkar elde eden çevrelere karşı olmuştur. O, dinin Allah ile kul arasında bireysel bir sorun olduğunu, kimsenin bunu istismar etmeye hakkı olmadığını düşünürdü. Tüm uygulamalar ve yasal düzenlemeler de bu esasa uygun yapılmıştır. Aşağıdaki anekdot ATATÜRK’ün dine bakış açısını yansıtması açısından önemlidir:
…ATATÜRK’e Orman Çiftliği’nde baş başa kaldığımız bir gün, din hakkında ne düşündüğünü sordum. Bana dedi ki:
“Din vardır ve gereklidir. Temeli çok sağlam bir dinimiz var malzemesi iyi, fakat bina, uzun asırlardır ihmale uğramış. Harçlar döküldükçe, yeni harç yapıp binayı takviye etmek gereği hissedilmemiş. Aksine olarak, birçok yabancı unsur (tefsirler, hurafeler) binayı daha fazla hırpalamış. Bugün bu binaya dokunulmaz, tamir de edilmez. Ancak zamanla çatlaklar derinleşecek ve sağlam temeller üstünde yeni bir bina kurmak gereği doğacaktır.
Din bir vicdan meselesidir. Herkes, vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz, düşünüşe ve fikirlere karşı değiliz. Biz sadece, din, işlerini millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kasıt ve eyleme dayanan gerici hareketlerden sakınıyoruz. Gericilere asla fırsat vermeyeceğiz.”
Asaf İlbay
Banoğlu; s. 258-259.