Çağdaş insan, görevlerini verimli biçimde yürütür, mal ve hizmet üretmeyi insanlık onurunun gereği olarak görür, insanları mevkilerine göre değil hizmetlerine göre değerlendirir. ATATÜRK yaşamı boyunca insanları bu esasa göre değerlendirmiş, görevini sorumluluk bilinciyle yürüten insanları hem takdir etmiş, hem de onlara saygı duymuştur.
ATATÜRK, devlet hizmetinde çalışanların yurttaşlara karşı sevecen ve adil olmalarını, keyfî ve zorbalık türü davranışlardan kaçınmalarını istemiştir. İstemekle kalmamış her türlü keyfî uygulamanın karşısında olmuş, özellikle de yöneticileri, hak ve adaletten ayrılmamaları, kendilerine özel muamele gösterilmesini beklememeleri yönünde uyarmıştır. Aşağıdaki anekdot ATATÜRK’ün ayrıcalıklı muameleye karşı oluşunu yansıtan örneklerden birisidir:
ATATÜRK, bir gün Dolmabahçe’den gizlice çıkar. Topkapı Sarayı Müzesi’ne gelir ve müzeyi gezmek ister. Kapıcı müzenin açılmadığını söyler. Kendisinin ATATÜRK olduğunu ve müzeyi gezmek istediğini söyler. Fakat kapıcı henüz saat 9 olmadı, memurlar da gelmedi, ATATÜRK değil, kim olursan ol, bekleyeceksin, der.
Hiç şüphe yok ki, kapıcı ATATÜRK’ü tanımamış ve bu sözlere birden fazla muhatap bulunduğu için gelenin ATATÜRK olabileceğine inanmamıştır. Fakat bu anekdotta önemli olan nokta ATATÜRK’ün kapıcının sert yanıtı karşısında ısrar etmeyerek bir kenara çekilip saatin 9 olmasını ve memurların gelmesini beklemesidir.
Said Terzioğlu; Yazılmayan Yönleriyle K. Atatürk, İstanbul, 1963, s. 43.