ATATÜRK’ün millet sevgisini tanımlamak en zor şey olsa gerektir. Kendi varlık nedenini vatanı ve milletine bağlayan, bireysel beklentileri olmayan ender şahsiyetlerden biridir. Yaptıklarını asla yeterli görmemiş ve milletine karşı kendisini hep borçlu hissetmiştir. Bu nedenle hayatının son anlarında bile Türk milleti için bir şeyler yapmak çabasında olmuş, doktorların sağlığıyla ilgili uyarılarına rağmen yurt sorunlarıyla ilgilenmekten kendisini alıkoymamıştır. Oysa hastalık içini kemirmekte, tarif edilemez acılar çekmekte ve ölüm adım adım kendisine yaklaşmaktadır. Bu ne biçim vatan sevgisidir ki ölüm acılarını bile bastırmaktadır. Aşağıdaki anekdot bu sevgiyi bir nebze olsun yansıtmaktadır:
Ölümünden otuz altı gün önce, birinci komadan sonra Başbakan Celal Bayar, hastalığı süresince yaptığı hafta sonu ziyaretinde, beraberinde hazırlığı tamamlanmış Üçüncü Beş Y ıllık Kalkınma Plânı dosyasıyla gelir. Doktorlar, zaman alan ciddî konularla ilgilenmesini kesinlikle yasaklamışlardır. Başbakan, bir iki temel konuda fikrini öğrenme ihtiyacındadır. Doktorları en çok beş dakika izin verdiler.
Bundan sonrasını Celal Bayar şöyle anlatır:
“Sanki hasta değil, rahat bir uykudan yeni kalkmış gibiydi. Elimdeki dosyanın ne olduğunu sordu:
Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Plânı’nın son şekli, ATATÜRK, dedim.
Eliyle işaret etti:
-Şöyle, yanıma otur da anlat.
Şezlongunu yükseltmelerini ve arkasına bir yastık konulmasını istedi. Göreceği yakınlıkta oturdum. Dinledikçe alâkası artıyordu. Verilen beş dakika geçmişti. Genel Sekreteri Hasan Rıza’nın bana bunu hatırlatmak için içeri girdiğini hissetti.
-Gel Soyak, sen de dinle, başbakan çok güzel şeyler anlatıyor, dedi.
Sadece başlıkları okuyor, birkaç cümle ile o bahsi tamamlıyordum. Öğrenmek istediklerimi de öğrenmiştim. Yakın gelecekleri okurcasına:
-Ufukta, yeni bir dünya savaşının bulutları var. Acele edin. Bunların çoğu ordu ve halk ihtiyaçları için şart olan tesisler, Allah muvaffak etsin, acele edin, dedi.
Bunları söyleyen insan birkaç gün önce komadan çıkmıştı. Sağlığı ile ilgili tek kelime etmedi. Bir hafta sonraki ziyaretimde, yaklaşan Cumhuriyet Bayramı kutlaması ve 1 Kasım’da toplanacak Meclis açış konuşması üzerinde görüştü, direktiflerini verdi. Bu son dilekler, ilk günler ile tam bir ahenk hâlindeydi. Bunun için nefsini asla zorlamıyordu. Olayları taşıdıkları önem derecesine göre tasnif etme bahsindeki o emsalsiz kudretiyle millet ve vatanı için, hayata veda anına kadar hizmetine devam etti.
Celal Bayar
Kutay; s. 90-91.