Cemal Granda anlatıyor:
Atatürk, sanatçı Münir Nurettin Selçuk Bey’i sever, takdir ederdi. Bir tren seyahatimizde yanında Fahrettin Altay Paşa da vardı. Kahvelerini içerken beni çağırdı:
“Gramofana bir plak koy da dinleyelim” dedi. Ben de Münir Nurettin Selçuk’un bir plağını koydum. Daha ilk ses çıkar çıkmaz:
“Çabuk kapat bunu, yerine başka koy” dedi. Safiye Ayla’nın bir plağını koydum:
“Tamam, güzel oldu şimdi” dedi ve Münir Nurettin’in ne kadar plağı varsa istedi. Üç dört plağı vardı, hepsini Atatürk’e verdim. Camı açtı ve tüm plakları attı. Sonra da ‘Oh be’ dedi. Şaşkın bakakaldık; ama bir şey sormadık. Ta ki Ankara’ya gelinceye kadar o da bir şey söylemedi.
Keyifli bir anında plakları niye attığını sorduk. Gülmeye başladı:
“Munir Nurettin hani bir gece Dolmabahçe’ye gelmişti, sofrada şarkı söylerken, ben de keyifliydim söylediği şarkılara iştirak ediyordum. Bir müddet sonra şarkısını kesti ve yanıma gelip kulağıma, ‘Lütfen benimle beraber söylemeyin, şarkıyı bozuyorsunuz, ben rahat söyleyemiyorum” dedi. Belki kimse sezmedi ama kendime mani oldum, ters bir şey söylemedim.
Tabii ki şarkı bizim işimiz değil; ama keyiflenmişiz, söylemeye çalışıyoruz. Beyefendiyi pek rahatsız etmişiz. O gece ona çok kırıldım, gücendim. Ama yine de plaklarını atmamalıydım, yanlış yaptım” dedi.
Munir Nurettin’i bir başka gece yine davet etmişti ama o gece nedense Münir Nurettin’den hiç şarkı istemedi.
Anılarla Atatürk, İstanbul Görsel Yapım Prodüksiyon