1923’teki Adana seyahatini yaptığımız zaman trende “Paşa Kazım”da
var. Paşa Kazım o hummalı devirlerdeki Ankara’nın tek kahkahasıydı.
Yolda Latife Hanıma hoşa gidecek espri yapmış olacak ki, Hanımefendi kendisine yirmi beş liralık bir banknot (kağıt para) vermiş. Paşa Kazım, Gazi’nin huzuruna bir tarafı felç olmuş gibi yampiri vaziyette girdi. Gazi
gülüyor:
– Ne o Paşa!
Paşamız zeki, Gazi’den de aynı miktar para koparacak:
– Hanımefendinin verdiği bu cebimdeki para o kadar ağır bastı dengem bozuldu.
Gazi:
– Aferin Paşa Kazım, seni eğrilikten kurtarmak lazım. Fakat eksik versem dengen düzelmez, fazla versem denge bozulur. Cebindeki parayı
ver de biz de ona göre verelim.
Paşa Kazım, o felçli taklidi yapan, yamuk halini sürdürerek Gazi’ye parayı
uzattı. Gazi parayı alınca ciddi bir tavır takınarak:
– Doğrul!
Paşa Kazım’ın şaşırması üzerine:
– Eğriliğin bu paranın ağırlığından gelmiyor muydu? Ağırlığı aldım,
artık eğri kalamazsın, doğrul!
Paşa Kazım’ın halini görseniz, gülüyoruz, gülüyoruz.
Anlatmaya gerek yok Paşa Kazım paraları çiftleştirdi. Yalnız yaşanan o
küçük sahneyle biz Gazi’nin şakacı bir doğası olduğunu öğrendik.
(İsmail Habip Sevük)
İsmail habip Sevük, Atatürk İçin…, s. 98-99.