O milletini bağrına basmış ve bütün aşkını ona vermiş bir babaydı. Dinlenme saatlerinin
hemen hepsini bu aşkı açıklamanın ve millet sevmeye alıştırmanın tadıyla doluydu. Uyku
saatlerini de o büyük aşk ile doldurduğuna eminim. Henüz kendisine ‘Atatürk’ diye hitap
etmediğimiz, sadece ‘Gazi’ dediğimiz sıralarda bir gün yine böyle bir konu üzerindeydik. Ve
‘Gazi’ kelimesinin bu anlamdaki değerini tartmaya çalışıyorduk; bana söz verdi:
-“Gazi Hazretleri, sizi bugünün yazarları ve şairleri, edipleri kalplerinin en samimi köşesinden
kaynayıp çıkan sevgi ve takdir kelimeleri ve cümlelerle anarlar. Kimi Gazi der, kimi Kurtarıcı
der, kimi milletin en büyüğü olarak anlatır. Bunların hepsi gerçeği anlatan nitelikler olmakla
beraber, benim anladığım Gazi Hazretlerinin tam kendisini anlatamazlar. Bence siz her fert
gibi kullanmasını istediği ve hak bildiği bütün zevklerini, hazlarını ve tutkularını önce
vatanseverlik odağında toplayıp süzdükten sonra uygulama alanına koyan bir insansınız.
Sizde her şeyden önce millet sevgisi vardır.
Büyük adamın gözleri yaşardı. Ve gönüllerimizi, hareketlerine sonsuz olarak bağladığı zarif
jestini yaparak:
-‘Evet! Mustafa Kemal’in gerçek tanımı budur.’ Ve sönmez heyecanının Tanrısal bir dalgası
görkemiyle ekledi:
-‘Her şeyden evvel millet ve daima millet.’”
Hasan Reşit Tankut
Kemal Arıburnu,Atatürk’ten Anılar, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1976. s.
73-74
Atatürk ve Unutulmaz Anıları, Ahmet Gürel, Bülent Türker, Nisan 2009