Atatürk anlatıyor:
Yıldırım Orduları kumandanı idim. Limon von Sanders de kıtalarımızı teftişe gelmişti. Hastaneden yeni çıkmış bazı askerler de birlik içinde idi. General baktı ki askerler bitkin ve çoğunun üniformaları yırtık, paramparça. Ayaklarında botları yok, olanlarınkilerin ise ayak parmakları ve ayaklarının büyük bölümü yırtıklardan dışarı çıkmış; açlıktan bitkin hâlde gözüküyorlar, şöyle dedi:
“Böyle adamları ne diye buraya gönderirler!” diye söylenerek hasta ve cılız bir neferi göğsünden aniden itti. Mehmetçik, derhal yere yuvarlandı. Alman Generali, davasını ispat etmiş olmanın gururu içinde:
“İşte gördünüz ya,” dedi, “Bunlar düşmek için bahane arıyor.”
Oracıkta, Von Sanders’e küçük bir azizlik yapmak aklıma geldi. Askerin yanına sokularak:
“Ne kof şeymişsin sen!” dedim. “Dikkat etsene, seni yere yuvarlayan adam bizden değildir, o bir düşman. Ne diye kendisine karşı durmadın. Şimdi tekrar yanına gelirse, sıkı dur. Gücün yetiyorsa bir kafa da sen ona vur.” Sonra Von Sanders’e dönerek:
“Sizin takatsiz sandığınız asker, boş bulunduğu için yere yıkılmıştır. Türk askeri amir karşısında, dünyanın en uysal insanı olur. O sizi dost olarak biliyordu. Ama şimdi düşman olduğunu söyledim. ‘Hele gelsin, bak bir daha beni yere yıkabilir mi?’ diyor.”
Von Sanders, askerlerle şakalaşmayı severdi. Gülerek aynı askerin yanına döndü. Askere eliyle dokunur dokunmaz, o kuvvetsiz Mehmetçik Von Sanders’i göğsünden öyle bir itti ki, Von Sanders sırtüstü yere yuvarlandı. Von Sanders mehmetçiğin bu karşı koymasına hiç kızmadı. Bilakis Türk askerine karşı olan hayranlığı artmıştı. O kadar ki, yerden kalkınca ilk işi gidip hasta dediği askerin elini sıkmak oldu. Atatürk sözünü:
“İşte Türk askeri budur!” diyerek bitirmişti.
Anılarla Atatürk, İstanbul Görsel Yapım Prodüksiyon