Sakarya Harbi 22 gün 22 gece devam etmiş, tam deneyimle kan gövdeyi götürmüştü. Bu nedenle tarih kitapları Sakarya Harbi’ni en kanlı muharebelerden biri olarak yazmıştır.
Bu muharebe içinde, mermilerin üzerimizden geçtiği günlerden bir gün, Atatürk beni çadırlarına emrettiler. Çadıra koştum, Atatürk ayakta ve masada açılmış harita başında çok gergin ve sinirli idi. Çadıra girer girmez, bana hemen Fevzi Paşa’yı çağırmamı emrettiler. “Baş üzerine Paşam” diyerek çıktım, atıma atlıyarak Fevzi Paşa’nın çadırına nefes nefese geldim ve hemen içeri daldım. İçeri girince bir de baktım ki, Fevzi Paşa arkaları kapıya, yüzleri kıbleye dönük, diz çökmüş vaziyette kendilerinden geçmişler ve vecd içinde yüksek sesle Kuran-ı Kerim okuyorlardı. Kendilerinden o kadar geçmişlerdi ki, arkaları da kapıya dönük olduğundan benim içeri girdiğimi görmediler ve duymadılar bile.
Ben hiç ses çıkarmadan ağzımı elimle tutarak geri geri yavaşça çadırdan çıkıp, atıma atlayıp Ata’ya yıldırım gibi geri geldim. Geldim ama, attan inerken aklım başıma gelmişti. Ata’ya ne diyecektim. Emrine ne cevap verecektim. Fakat bunları düşünmeye bile zaman yoktu. Hemen Ata’nın çadırına daldım. Çadıra girdiğimde Ata hâlâ ayakta ve açık harp krokisi önünde idi. Girer girmez “Nerde Fevzi Paşa” diye gürledi. “Paşam” dedim “Fevzi Paşa’nın çadırına girdiğimde, Fevzi Paşa Kuran-ı Kerim okuyorlardı. Beni görmediler, ben de hiçbir şey söylemeden geldim. Emrederseniz tekrar gidip emrinizi bildireyim” dedim.
Atatürk şöyle bir durdu, “Bırak Paşa Kuran’ını okusun. Allah’ın izni ile biz düşmanı yeneceğiz. Rahatsız etmeyelim Paşamızı” buyurdular.
1921
Muzaffer Kılıç’tan
Atatürk’ten Hiç Yayınlanmamış Anılar, Yurdakul Yurdakul