Ahmet Hidayet Reel anlatıyor:
Atatürk 1936’da İznik’e uğramıştı. Yanında Celal Bayar, Afet Hanım ve daha birçok arkadaşları vardı. İznik Belediye Bahçesi’nde uzun bir masanın etrafında toplananlar, onu ağırlıyorlardı. Afet Hanım, tarihi İznik’i gezmek için Atatürk’ten izin alarak ayrılmak istedi. Atatürk, herkesçe malum olan tarih bilgisine dayanmış olacak ki, şöyle dedi:
“Hay hay, gidebilirsiniz, fakat unutmamalı ki, asıl İznik’i göremeyeceksin, çünkü o toprağın altındadır.” Afet Hanım ayrıldıktan sonra Atatürk, masasında oturanlara şöyle bir soru sordu:
“İznik’in etrafını çeviren surların kaç kapısı vardır?” Bu sorunun yanıtını İznik tarihini iyi bildiğini sanan bir İznikli verdi:
“Üç kapısı vardır efendim. Bunlar, bulunduğumuz yerin doğusundaki kapı, kuzeyindeki Yenişehir Kapısı ve güneyindeki İstanbul Kapısı diye bilinir.” Atatürk:
“Hayır, dört kapısı olacak. İznik Türkler tarafından ilk zaptında Kılıç Aslan’ın girdiği Batı Kapısı nerede”
“Böyle bir kapı bilmiyoruz efendim.” Atatürk bir süre sustu. Canı sıkılmışa benziyordu. Nihayet konuyu değiştirdi. Aradan seneler geçti. Biriken suları İznik Gölü’ne akıtmak için yol açmaya uğraşan işçiler, bir noktada suların kendiliğinden boşluk bularak akmakta olduğunu hayretle gördüler ve ilgililere bildirdiler. Kazıya devam olununca, bunun bir kapı, hem de tam teşkilatlı kurşunlu bir kapı olduğu meydana çıktı. İşte, Atatürk’ün bahsettiği Batı Kapısı bulunmuştu.
Anılarla Atatürk, İstanbul Görsel Yapım Prodüksiyon