Erzincan’dan İstanbul’a geldim. Tophane Müşirinin yaveri olan teyzemin kocası Binbaşı Tevfik
Bey’in yardımı ile Sen Jozef Fransız Lisesi’ne kaydedildim.
Bu okulu 1899 da bitirdim. Babama derhal bir mektup yazdım.Fransız mektebine gitmeme rağmen askerliğe olan aşkımın
azalmadığını, eğer müsaade ederse, Harp Okulu’nun giriş imtihanlarına katılacağımı bildirdim. Fakat gelen cevapta eski
kararının değişmediğini teessürle öğrendim. Hayatımda ilk ve
son defa olarak babamı dinlememeğe karar verdim. Asker
olacaktım. Başka bir mesleği düşünmek bile istemiyordum.
Nihayet eniştemle beraber Tophane Müşiri Zeki Paşa’nın Nişantaşı’ndaki konağına gittik. Fakat huzuruna ben yalnız çıktım. Orta boylu ve dolgunca bir zattı. Arzumu kendisine söyledim.
— Baban, asker olmana müsaade ediyor mu?
Diye sordu.
— Hayır, esasen bunun için huzurunuza çıkmak zorunda
kaldım.
Cevabını verdim. Zeki Paşa yabancı dil bilir, malûmatlı
bir askerdi. Yabancı mekteplerde tahsilini tamamlamış olanların Harbiye’ye girmeleri için yalnız kolaylık göstermekle
kalmıyor, teşvik ediyordu. Allah razı olsun, aynı iyiliği benden de esirgemedi.
— Peki oğlum, sen merak etme, ben babanı iknaa çalışırım. Sen şimdi bir istida yaz, üst tarafına karışma.
Paşanın huzurundan sevinçle çıktım. İstidayı eniştemle
beraber hazırladık. Doğruca Harp Okulu’na geldik. Beni yakından tanıyan Mektep Nazırı Ali Rıza Paşa’yı gördüm. Babam vaktiyle kendisini Kuleli’ye yazdırdığı ve bu suretle askerliğe intisap ettiği için ailemize karşı saygısı vardı.
— Ailenizin bütün erkekleri asker, elbet sen de asker olacaksın.
Diyerek evrakımı hemen muameleye koydu. Beni imtihan
edecek olan heyetin başkanı Kurmay Albay Halepli Zeki Bey’e
gönderdi. Bu zat, bilâhare Ordu Kumandanlığına ve Orgeneralliğe kadar yükselmiş olan meşhur Zeki Paşa’dır. Odasına fittik. İmtihanlara derhal girip giremeyeceğimi sordu. Müspet cevap verdim, memnun oldu. Dedi ki:
— Endişe edecek bir şey yok. Senden önce Galatasaray’ı
ikmal etmiş olan Muhtar ve Aziz Efendiler imtihana girdiler
ve muvaffak oldular. İnşallah sen de olursun.
Zeki Bey’in bahsettiği Muhtar’ı bilâhare çok yakından ta
nıdım. 31 Mart irtica olayı üzerine İstanbul’a gelen Hareket
Ordusu’nda bulunuyordu ve rütbesi Kurmay Binbaşı idi. Âsilerin kurşunu ile şehit oldu. Aziz’e gelince; Birinci Dünya Savaşı’nda Arap Birliğini kurmak yolundaki faaliyetleriyle tanınan meşhur Mısırlı Aziz’dir. Son zamanlara kadar Nâsır’ın
akıl hocası ve Mısır’ın Moskova büyükelçisi idi.
Mayısın sonlarına doğru başlayan imtihanlar, haziran ortalarında bitti. Başarı kazandım ve 1899 yılı haziran ayının
sonlarına tesadüf eden bir cuma günü Harbiye’li elbisesini giyerek okulun Dahiliye Müdürü Kalafat namiyle maruf Albay
İbrahim Bey’in huzuruna çıktım. Hâtıralarımın başında da
yazdığım gibi daha ilk gün mesut bir tesadüf beni Mustafa
Kemal Atatürk’le tanıştırdı ve bağdaştırdı.
Ali Fuat Cebesoy – Sınıf Arkadaşım Atatürk – syf : 17-19