Yazı devriminden sonra (1928), Atatürk’ün kara tahta başındaki resmi görülünce, O’na “Başöğretmen” denilmeye başlar. Aslında, adlandırmada geç kalınmıştır. Çünkü Kurtuluş Savaşı’ndan hemen sonra, bir İstanbul gazetecisi kendisine şöyle bir soru yöneltmiştir:
“Yurdu kurtardınız. Şimdi ne yapmak isterdiniz?” Hiç duraklamadan şu cevabı verir:
“Milli Eğitim Bakanı olarak Türk kültürünü yükseltmeye çalışmak, en büyük amacımdır.”
Ondan sonra Atatürk nerede görünse, mutlaka orada bir okula girer, öğretmen ve öğrencilerle konuşur. Bir gün Atatürk’ün yolu köy okuluna düşer. Tek sınıflı okulda bir genç öğretmen ders vermektedir. Atatürk sınıfa girince, öğretmen kürsüsünü terk eder; ama Atatürk:
“Hayır, yerinize oturunuz ve dersinize devam ediniz, der. Eğer izin verirseniz, biz de sizden faydalanmak isteriz. Yer sınıf olduğunda, Cumhurbaşkanı bile öğretmenden sonra gelir.” der.
Anılarla Atatürk, İstanbul Görsel Yapım Prodüksiyon

Afyonkarahisar’da doğdu, Ankara’da büyüdü. Yazmayı, yaratıcı olmayı, okumayı sever; bunlar için yaşar. Yaptığını düşünmez, düşündüğünü yapar. Aklın ve vicdanın yolunda hukukun ve ilmin üstünlüğünü savunur, hayal kurmak yerine hedef seçmeyi düstur edinmiş yazmaya derdinden meyil etmiş fikri hür Atatürk gencidir.