İnsanların başına gelen felâketlerin başlıca nedeni, aklın dışlanıp,
duygulara esir olunmasıdır. Çünkü, duygularıyla hareket edenlerin hata
yapma payları daima yüksek olmuştur. Bu gerçeği de başlarına felâket
geldiğinde anlarlar. Oysa düşünen, neden ve niçin diye sorgulayan insanların
olacakları önceden görme şansları oldukça yüksektir. Geriye dönüp geçmiş yaşamımızı sorguladığımızda hepimizin, “ Keşke duygularımla hareket edip
de şu hataları yapmasaydım.” diyebileceğimiz pek çok olay vardır.
İnsanın duygu yüklü olması, akılla beslendiği sürece güzeldir. Akıl
desteğinden yoksun duygu, rotasız mermi gibidir. Hedefinin ne olduğu, ne
zaman ne ile sonuçlanacağı bilinemez. Daha az hata ancak bencillik ve
önyargının yerini akıl, sağduyu ve mantığa bırakmasıyla mümkündür.
ATATÜRK’e yönelik suikastin girişimcilerinin tavrını konu alan aşağıdaki
anekdotta da bu gerçeğin altı çizilmektedir:
İzmir’de hazırlanan o alçakça suikastin ortaya çıkarılmasından sonra,
bir gün bize ATATÜRK şu olayı anlatmıştı: ”Ziya Hurşit’in beni öldürmek için
görevlendirdiği iki zavallı vardı. Sorguları yapıldıktan sonra bunlardan birisini
yanıma çağırdım. Odada kimse yoktu. Kendisine sordum:
-Sen Mustafa Kemal’i öldürecekmişsin, öyle mi?
-Evet! dedi.
Ben gene sordum:
-Mustafa Kemal, ne yapmış ki onu öldürecektin?
-Fena bir adammış da… Memlekete çok fenalık yapmış!… Sonra, bize
onu öldürmek için para da vereceklerdi!…
-Sen Mustafa Kemal’i tanıyor musun?
-Hayır!
-O hâlde, tanımadığın bir adamı, nasıl öldürecektin?…
-Geçerken işaret edecekler, “Mustafa Kemal, işte budur!” diyeceklerdi.
Biz de öldürecektik.
O zaman cebimden tabancamı çıkararak kendisine uzattım:
-Mustafa Kemal benim!… Haydi, al eline tabancayı… Öldür!… dedim.
Adam, benden bu yanıtı alınca, yıldırımla vurulmuş gibi oldu. Bir
müddet şaşkın yüzüme baktıktan sonra, diz üstü kapanarak hüngür hüngür
ağlamaya başladı.
Yahya Galip Kargı
Arıburnu; Atatürk, Anekdotlar-Anılar, s. 30-31