Babam 1950’de emekli olmuş ve Niğde milletvekili seçilmişti. Annemler henüz Ankara’ya gelmemişlerdi. Ben babamla birlikte Posta Caddesi’nde bir pansiyonda kalıyordum. Babam beni sık sık Meclis’e götürür ve arkadaşlarıyla tanıştırırdı. Bu arada Faruk Nafiz Çamlıbel, Behçet Kemal Çağlar gibi yazarları da tanımıştım.
Ali Fuat Cebesoy da milletvekili idi. Onunla da birçok karşılaşmamız olmuştu. Bozüyük’ün kurtuluşunda Cebesoy ve babam çok büyük hizmet verdiklerinden, o ilçenin kurtuluş gününe davet için özel olarak Bozüyük’ün kurtuluşu kutlamalarına gider, gelirlerdi.
Ali Fuat Cebesoy, Ankara Palas’ta kalmakta idi. Bazen oraya da giderdik. Yazdığı kitaplarla Ata’ya ve Kurtuluş Harbi’ne ait pek çok bilgi aktarmıştı. Benim onları okuduğumu öğrenince çok memnun olmuştu. Ayrıca hastalanıp Ankara Hastanesi’nde yatarken yine birçok defa ziyaretine gitmiştik. O zamanlar ben doktor olmuş ve genel cerrahi ihtisasını yapmakta idim. Bu nedenle Sayın Cebesoy hekim olarak da benim gelmemi istemekte idi.
Babamla karşılıklı konuşmalarında pek çok kez, “Biz Kurtuluş Savaşı’nı beş bekâr başlattık. Onlar da şunlar..” derdi.
Mustafa Kemal Paşa
Ben (Ali Fuat Cebesoy)
Kâzım Karabekir Paşa
Refet Paşa
Rauf Orbay
“Eğer Atatürk başa geçmese idi, hiçbirimiz bu işi götüremezdik. Çünkü, hiçbirimiz diğerinin liderliğini, kumandanlığını kabul edecek karakterde kişiler değildik. Ancak Atatürk’ün üstün kudret ve kuvveti, cesareti, mertliği ve dürüstlüğü hepimizi bir araya getirmiş ve bir arada tutmuştur” demiştir.
(Bu beş bekârdan Atatürk evlenip ayrılmış, Ali Fuat Cebesoy ve Rauf Orbay hiç evlenmemişlerdir.)
Ali Fuat Paşa’nın Atatürk’e ait Harp Okulu’nda tanışmalarından itibaren olan, çok enteresan hatıraları, “Sınıf Arkadaşım Atatürk” kitabında vardır.
Ali Fuat Cebesoy 1957 yılında hastalanıp Ankara Hastanesi’nde yatarken, babamla beraber ziyaretine gittiğimiz zaman anlattığı ve kitaplarında olmayan şu açıklamayı kendisinden dinlemiştim. Onu, tarihi önemi nedeniyle nakletmek isterim.
Benim Moskova büyükelçisi olarak tayinim söylentileri dolaşırken bunu duymuş ve çok üzülmüştüm. Çünkü bayı cephesi kumandanlığı, yapmıştım. Moskova’ya niçin gidecekmişim diye düşünüp, “Bunu Atatürk’ün kendisine soracağım” dedim. Ve Atatürk’ün yanına gittim. “Paşam benim Moskova Sefirliği’ne tayinim söylentileri var. Bu doğru mudur?” dedim.
“Fuat Paşa” dedi. “Biz seninle en eski arkadaşız. Senin neler yapabileceğini benim kadar kimse bilemez. Biliyorsun Rusya’da çarlık yıkıldı ve komünist gruplar iktidara geldiler. Bütün Avrupa ülkeleri bu olayların kendi ülkelerinde yayılmasından korkmaktalar. Hele krallıkla idare edilen ülkeler çok büyük tedirginlik içinde. Rusya ihtilalcileri de kendi komünist görüşlerini bütün Avrupa’ya yaymak istiyorlar. Bu arada bizim Anadolu’da başlattığımız kurtuluş hareketini de kendi amaçları doğrultusunda yönlendirmek arzusundalar. Yapacakları siyasi ve iktisadi yardımlar için de bu doğrultuda bir eğilim görmek istiyorlar.
Ayrıca biliyorsun Enver Rusya’da. Türkistan’da bir devlet kurma hayali içinde. Ülkeyi bu hale getirdiği yetmiyormuş gibi; vatanı ikinci bir maceraya sokmak istiyor. Orada sen Anadolu’nun tek ve yetkili kişisi olacaksın. Ben her gün Meclis’teyim. Her an batı cephesindeyim. Ama hiçbir zaman Moskova’da olamam. Orada sen Ankara’nın hem gözü, hem kulağı, hem eli olacaksın. Moskova’ya batı cephesi kumandanının elçi olarak gitmesinin anlamı çok farklı olacaktır. Bu tayinde üzülecek değil, övünülecek bir taraf olduğunu bilmeni isterim” diye beni ikna etmişlerdi.
Hakikaten, Moskova Anadolu’nun tek temsilcisi olarak Ali Fuat Paşa’yı görmüş; Ali Fuat Paşa Moskova’da fevkalade başarılı çalışmalar yapmış; yapılan her türlü cephane ve silah yardımının artmasında etkili olmuştur.
Daha sonraları Atatürk, bizzat Refik Koraltan bir komünist kurdurmuş, hatta kardeşi Makbule Hanım’ı bile bu partiye kayıt ettirerek Rus komünist idaresi istekleri doğrultusunda hareket ediyor görünmüş, fakat hiçbir zaman bu idare şekline sempati duymamıştır.
Yurdakul Yurdakul’dan
Atatürk’ten Hiç Yayınlanmamış Anılar, Yurdakul Yurdakul