Türk milleti tarihi boyunca büyük savaşlar kazanmış, ülkeler fethetmiş ve sayısız devletler kurmuştur. Ancak, tarihte bunları başarıp da kendisini unutan, başarılarından başka ulusları yararlandıran, “Nasıl olsa bu bende, bundan bana kötülük gelmez.” mantığıyla kendisinden olanı ihmal eden, yoksulluğa ve cehalete mahkûm eden, kendisine itaat etmeyeceğini veya kendisinden ayrılacağını düşündüğü azınlıklara ise varını yoğunu yediren başka bir millet de yoktur.
Ne yazıktır ki bu hatamızı Osmanlı Devleti’nin son döneminde azınlıkların içlerinde sopayla kovulup Anadolu’ya döndüğümüzde anladık. Oysa seferlerin tüm yükünü mal ve canlarıyla Türkler taşırken azınlıklar hayatın tadını ç ıkarmışlar ve ekonomik yönden güçlenmişlerdir. Ama o Anadolu ki bütün bunlara rağmen kucak açmasını bildi. ATATÜRK “Onun içindir ki Türkiye’ye ve Türklüğe karşı olan görevlerimiz bitmemiştir.” diyor. Aşağıdaki anekdot Türklüğün ihmal edilmişliğini yansıtması bakımından anlamlı bir örnektir:
Tarihimiz sayısız savaşlarla doludur. Biz bu savaşlardan baş kaldırıp ne memleketi imar edebilmişiz, ne de kendimiz refaha kavuşmuşuzdur. Bu bizim suçumuz olduğu kadar düşmanlarımızın da suçudur. Çünkü başta Ruslar olmak üzere düşmanlarımız hep şöyle düşünürlerdi:
-Türklere rahat vermemeli ki, başka sahalarda ilerleyemesinler…
Bunun için de sık sık başımıza belâlar çıkarırlar, savaşlar açarlar, Balkan milletlerini “istiklâl” diye kışkırtırlardı.
Biz böyle durmadan savaşırken de o zamanlar askere alınmayan gayrimüslimler zenginleşirlerdi.
Onların neden zengin, bizim neden fakir kaldığımızı bir köylü, ATATÜRK’e verdiği kısa bir cevap ile çok güzel açıklamıştır.
ATATÜRK, Mersin’e yaptığı seyahatlerden birinde, şehirde gördüğü büyük binaları işaret ederek sormuş:
-Bu köşk kimin?
-Kirkor’un…
-Ya şu koca bina?
-Yargo’nun…
-Ya şu?
-Salomon’un…
ATATÜRK biraz sinirlenerek sormuş:
-Onlar bu binaları yaparken ya siz nerede idiniz? Toplananların arkalarında bir köylünün sesi duyulur:
-Biz mi nerede idik? Biz Yemen’de, Tuna boylarında, Balkanlar’da, Arnavutluk dağlarında, Kafkaslarda, Çanakkale’de, Sakarya’da savaşıyorduk paşam…
ATATÜRK bu anısını naklederken:
-Hayatımda yanıt veremediğim tek insan bu ak sakallı ihtiyar olmuştur, der dururdu.
Yücebaş; s. 55-56.