Türk ulusu, zor anlarında yediden yetmişine el ele gönül gönüle verip birçok engeli aşmasını bilmiştir. Aklın gösterdiği doğru, Türk ulusunun zor anlarının dışında da el ele gönül gönüle olmasıdır. Asker ocağında bunu yaşamlarında iz bırakırcasına başarmaktadırlar. Asker ocağındaki komutan ve Mehmetçik sevgisi öylesine güçlü öylesine uzun ömürlü ki; bu sevgi, şiirlere, türkülere, öykülere ve masallara konu oluşturarak ölümsüz bir kültüre dönüşmüştür.
Vatanî görevini yapmış her Türk insanının iki anısından birisini mutlaka askerlik anıları oluşturur. O ne güzel bir ocak ki ondan kopmak mümkün olmuyor. “Askerliğini yapmayana kız verilmez.” ve “Askerliğini yapmayan adam sayılmaz.” sözleri Anadolu’da atasözü hâline gelmiştir. Bu sözlerin mutlak doğruluğuna katılmak mümkün değilse de, asker ocağına verilen değeri yansıtması açısından önemlidir. Aşağıdaki anekdotta ATATÜRK, komutan-Mehmetçik dayanışmasının önemine dikkat çekmektedir:
ATATÜRK, Sümerbank Dokuma Fabrikasının açılış töreninde hazır bulunduktan sonra askerî manevra sahasına hareket etmişti.
Yolda bir sel yatağına saplanmış olan top arabasının tekerleklerini bataklıktan çıkarmaya uğraşanlar arasında bir generalin bulunduğunu görünce, kendisine sonsuz takdirlerini bildirdiler ve iltifatlarda bulundular.
Daha sonra, “Maviler” tarafına ait bir tank birliğinin yaptığı hücum sırasında “Pembeler”den bir askerin ansızın siperinden fırlayarak tanklardan birinin üstüne sıçradığına ve şoförüyle mücadeleye başladığına tanık oldular. O zaman yakında bulunanlara, evvelce gördüğü generalin fedakârlığı ile bu askerin gösterdiği cesaretin birbirine denk olduğunu beyan ederek, şöyle dediler:
“Biz Millî Mücadele’de bütün Türk milleti bu şekilde çalıştık. Böyle kahraman generaller, subaylar ve askerlere dayanarak savaşı kazandık. Onlar var oldukça kimse vatanımıza göz dikemez!…”
Banoğlu;, s. 385.