ATATÜRK, yaşamı boyunca birçok başarının ve zaferin yaratıcısı olmasına karşın bunların hiç birisini tek başına sahiplenmemiştir. Başarıların arkasında yüce Türk ulusunu, zaferlerin arkasında ise onun fedakâr ve kahraman evlâdı Mehmetçiği görmüştür. Türk ulusunun yediden yetmişine vatan hizmetindeki yarışı hep onun gurur kaynağı olmuştur. Onun ağzından çıkan bir Türk sözü gönlünde bin Türk coşkusu yaratmaktaydı. O nedenle ATATÜRK’ün Türk sevgisi anlatılamaz. Aşağıdaki anekdot, Türk insanının ATAsına, ATA’nın Türk insanına inanmışlığını, güvenini ve sevgisini yansıtması nedeniyle güzel bir örnektir:
Cumhuriyet’in onuncu yıl dönümünde ATATÜRK, resmî baloların verildiği yerlere uğradıktan sonra, Halk Evini de ziyaret eder. Orada efelerin coşku içinde eğlendiklerini görür, son derece duygulanır Çankaya’ya döndükten sonra “Efeleri buraya getiriniz.” diye emir verir.
Bir süre sonra gelen efeleri odasında oturtur. Birlikte eğlenmeye başlarlar. Efeler büsbütün coşup coştururlar. ATATÜRK eğlencenin en coşkulu bir anında, efelerden birine sorar:
-Efe sen benim için ne yapabilirsin?
-Her şey…
-Meselâ…
-Ölürüm…
Bu yanıt üzerine, tüm dikkatler ATATÜRK’e çevrilir. Ne söyleyeceğini, ne yapacağını merak ediyorlar. ATATÜRK bakışlarını bir kez çevredekiler üzerinde gezdirdikten sonra Efeye:
-Efe, sözünde samimî misin? diyor.
-Emir sizindir ATA’m…
ATATÜRK elini dizine vuruyor.
-Koy başını şuraya…
Efe, hemen başını ATA’nın dizine koydu. Koyar koymaz şakağında soğuk bir temas duydu. Bu ATATÜRK’ün şakağına dayadığı tabanca namlusunun soğukluğuydu.
Efe, ATA’sı için gerçekten seve seve canını verebilirdi. Fakat ATA’sı cana kıyacak mıydı?
Bütün yüzlerin rengi solmuş, heyecan son haddine varmıştı. Nefes almaya korkuyorlardı. Gözler ATATÜRK’ün elindeydi. Tabanca Efenin şakağına dayanmıştı. ATATÜRK bir saniye bile tutmayan bir zaman içinde, göz ile fark edilmeyecek bir hızla, tabancasının namlusunu şakağının yanından, iki santim kadar kaydırarak tetiği çekiyor.
Derin sessizliği yırtan korkunç bir tabanca sesi… Hazır bulunanların hepsinin rengi, kül rengini almıştır.
Fakat Efenin başı hâlâ ATA’nın dizindedir. En ufak bir kıpırdanma yoktur. ATATÜRK, Efenin başını dizlerinden kaldırır, temiz alnını dudaklarına götürerek öper.
Hâlâ biraz önceki havanın etkisinden kurtulamayanlara:
-İşte ben Anadolu zaferini, bunlarla ve böyle canlarını esirgemeyenlerle kazandım, diyor.
Yıldırım; s. 36-37.