Halk egemenliğine dayalı demokratik hukuk devletini, kişi egemenliğine ve keyfiyete dayanan devlet yönetimlerinden ayıran ve ona üstün kılan en önemli özelliği, yasalar karşısında herkesi eşit kabul etmesi ve kimseye ayrıcalık tanımamasıdır. Demokratik hukuk devleti sadece insanlara yasalar önünde eşitlik tanımaz aynı zamanda insan yeteneklerinin gelişiminin önündeki engelleri de kaldırarak toplumsal gelişimin önünü açar. Dünyanın en gelişmiş ülkelerinin demokratik geri kalmışlarının ise antidemokratik yönetimlere sahip olması bu gerçeğin göstergesidir.
Türk halkının düşünce, yaşam ve ekonomik olarak hiç de hak etmediği hâlde çağdaş dünyanın gerisinde kalmasının en temel nedeni geçmişte keyfî yönetimle idare edilmiş olmasıdır. O nedenle ATATÜRK, insanın eşitliğini, saygınlığını ve gelişmesini esas alan bir adalet sisteminin temellerini atmıştır. Herkesin hukuka saygı göstermesi gerektiğini, kendisi dâhil hiç kimsenin yasaların üzerinde işlem görme ayrıcalığına sahip olmadığını defalarca dile getirmiş ve yaşamı boyunca bu hususun takipçisi olmuştur. Aşağıdaki anekdot onun bu anlayışını doğrulayan güzel bir örnektir:
ATATÜRK bir Balıkesir seyahatinde, kendisine Millî Mücadele’de yakın hizmetler etmiş bir şahsın başvurusuyla karşılaştı. Adam bir olayda haksız olarak mahkûm olduğunu söyleyerek şikâyetçi oldu.
ATATÜRK:
“Haklısın, meseleyi ben de biliyorum.” dedikten sonra, refakatinde bulunan genç bir adliye müfettişini çağırdı. Konuyu anlattı ve kararın düzeltilmesini istedi.Müfettiş hikâyeyi dinledikten sonra:
“Efendimiz” dedi. “Karar bütün adlî makamlardan geçtikten sonra verilmiş. Hükmün infazından başka yapılacak yasal yol yoktur.” demiş.
ATATÜRK:
“Ama ben inanıyorum ki bu uygulama haksızdır. Çünkü ben işin gerçeğini biliyorum.” der. Genç Adliye müfettişi ısrar eder.
“Efendimizin bu beyanı kanun karşısında bir değişiklik yapamaz. Adalet bakanının da bir şey yapmasına imkân yoktur.”der.
Ortada soğuk bir hava eser.
ATATÜRK gayet sakin sorar:
“Peki bir adlî hata olursa?…”
Müfettiş:
“Yeni bir delil ile mahkemenin tekrarı istenebilir.” der.
ATATÜRK mağdur zata döner:
“Beni şahit göster. Onda yeni deliller var diye iddia et. Ben mahkemeye gelir şahitlik ederim.” der.
Hüseyin Yıldırım (Der.); Atatürk’ü Anlamak, Ankara, 1998, s. 54.