İnönü Muharebelerinden önce idi. Düzenli ordu kurulmuş ve batı cephesi komutanlığına Ali Fuat Paşa getirilmişti. Ben de Paşa’nın emir subayı idim. Yunanlılar devamlı olarak birliklerimize saldırıyorlar ve birliklerimize kendilerini toplama imkânı vermiyorlardı. Devamlı ateş altında idik. Her an Yunanlıların büyük bir taaruza kalkması söz konusu idi.
Böyle bir günde Ali Fuat Paşa bana, “Mustafa Kemal Paşa ve kumandanlar batı cephesini görmek amacıyla Eskişehir’e gelecekler. Araziyi görmek ve tanımak için Eskişehir’den cephelere kadar belki atlarla, belki de trenle gitmek isterler. Her ikisini de hazırlattırınız” emrini verdiler.
Hemen birliklerden 20 at seçtik. Diğer taraftan, uzun, kalın bacalı altı tekerlekli eski model lokomotife de iki küçük yolcu vagonu bağlatarak hazır hale getirdik. O zamanlar lokomotifler odunla çalışırdı. Etraftan emin ettiğimiz kuru odunlarla lokomotifin odun stokunu da tamamladık.
Birkaç gün sonra Atatürk, Fevzi Paşa (Çakmak), İsmet (İnönü, o zaman albaydı) ve yaverleri Eskişehir’e geldiler. Her an Yunanlıların büyük bir taaruzu söz konusu idi. Bu nedenle zaman çok kıymetli idi.
Atatürk ve beraberindeki komutanlar Eskişehir’e gelir gelmez Ali Fuat Paşa Atatürk’e, “Paşam cepheye gitmek için hem at, hem de tren hazırlattım. Hangisi ile gitmeyi arzu edersiniz” dediler.
Atatürk, hem cepheyi ve araziyi görmek, hem de kısa zamanda ateş bölgelerinden uzaklaşmak zorunluluğunda idi.
Birkaç saniye durakladı ve “Atla gideriz, trenle döneriz” dediler.
“Atla giderken de bütün araziyi görüp tanır, değerlendiririz” dediler. Bu karar fevkalade yerinde bir karardı. Çünkü hem bütün birlikler ve arazi görülecek, hem de en erken bir şekilde tehlikeli bölgelerinden uzaklaşılmış olacaktı.
Biz atlara binerken, trenin de bizleri almak için cepheye hareket edildi. (27 Ağustos 1920)
Halil Nuri Yurdakul’dan
Atatürk’ten Hiç Yayınlanmamış Anılar, Yurdakul Yurdakul