Mehmet Ali Ağakay anlatıyor:
Ölümünden iki yıl önce Atatürk’ün canına kıymak için kurulan bir düzen meydana çıkarılmıştı. Hem de bu düzeni kurmakla suçlanan kimse “Milli Mücadele”den beri Atatürk’ün yolunda çalışmış; sevgi ve güvenini kazanmış, birçok iyiliklerini de görmüş biriydi. Haber, yurtta şaşkınlık ve tiksinme yaratmıştı. Herkes bunu konuşuyor, “Nasıl olur!” diyor, bir türlü herhangi bir nedene bağlayamıyordu. Sanık tutuldu. Adalete teslim edildi. Fakat Atatürk, olaydan haberi yokmuş gibi, bu konuda ne düşündüğünü açıklamak için ağzını açmadı. Adalet son sözünü söyleyinceye dek sustu.
Atatürk’ün suskunluğu, çeşitli yorumlara sebep olmuştu. Kimi “Bu üzüntülü olayı anmak istemiyor” dedi. Kimi de “Bunu doğru olduğuna inanmıyor.” diye düşündü. Sanığa yüklenen suç, yargı yerinde ispat edilemediği için adam aklandı. İşte, yargıç kararını bu yolda verdikten sonradır ki Atatürk bu konuda ağzını ilk ve son kez olarak açtı ve yalnız şunu dedi:
“Suça yeltenilmiştir, ancak yargıç buna kanacak ölçüde kanıt bulmuş değildir.”
Anılarla Atatürk, İstanbul Görsel Yapım Prodüksiyon