Kazım Özalp anlatıyor:
Cumhuriyet’in ilanından sonraki yıllarda, rejimden ve devrimlerden rahatsız olan gericiler memleketin her tarafından kışkırtma eylemleri yapmaktan geri kalmıyordu. Değişik yerlerden haberlerden, alınan tedbirlerle olayların büyümeden durdurulduğu anlaşılıyordu.
23 Aralık 1930 günü, Erenköylü Derviş Mehmet, altı arkadaşıyla beraber Menemen hükümet konağına gelerek;
“Ben mehdiyim, dinimiz mahvoluyor, şeriatı kurtarmaya geldim” diye bağırmaya başladı. Halkı şeriat için bir bayrak altında toplamaya davet ediyordu. Büyük bir kalabalık tekbirler getirerek toplanmaya başladı.
Menemen’de yedek subaylığını yapmakta olan öğretmen “Kubilay” bu olaya mani olmaya kalkışınca, Derviş Mehmet ve arkadaşları kendisini yere yatırıp Derviş’in elindeki bıçakla başını keserek vücudundan ayırdılar. Orada bulunan 1500 kadar Mememenliden hiç kimse bu kıyıma mani olmaya çalışmayıp, bilakis tekbirler getirerek bu hareketi desteklediler. Sonra kesik baş bir kazığa saplanarak halka gösterildi. Bu arada meydana yetişen bir bekçi ile jandarma askerini de öldürmüşlerdi.
Bu haber Ankara’da bir bomba tesiri yaptı. Derhal köşke çağrıldım. Mustafa Kemal Paşa görüşmemiş şekilde kızgın, üzgün ve heyecanlıydı. Başvekil İsmet Paşa, Milli Müdafaa Vekili Zekai Bey (Apaydın), Ordu Müfettişi Fahrettin Paşa (Altay) da köşke geldiler. Mustafa Kemal Paşa, çok sinirli bir durumda söze başladı:
“Bu ne haldir, mürteciler hükümet meydanında ordunun subayını din adına boğazlayabiliyorlar. Binlerce Menemenliden kimse çıkıp mani olmuyor, bilakis tekbirlerle teşvik ediyorlar. Yunan idaresi altındayken bu hainler neredeydiler? Onların namusunu ve dinini kurtaran ordunun bir subayına reva gördükleri bu saldırının cezasını yalnız hain katiller değil, hepsi en ağır şekilde çekmelidir. Bu, Cumhuriyet’in ve bizim başımızı kesmektir. Bundan bütün Menemen sorumludur. Bu kasaba “Vilmodit” ilan edilmeye müstehak olmuştur.”
Fransızca olan “Ville Maudite” kelimesinin karşılığı “cezalandırılmış şehir”dir. Vilmodit kasaba demek; o kasabanın bütün halkı şehir dışına çıkarılır, aileler, birer ikişer memleketin başka şehirlerine dağıtılır, tam boşaltılmış şehir tümüyle yakılır, bugünkü ve yarınki nesillere ibret olmak üzere hükümet meydanına büyük bir siyah taş, sütun olarak dikilir.
“Derhal harekete geçilmeli” dedi. Cevaplarımızı bekliyordu, yalnız itiraz dinlemeye tahammülü olmadığı anlaşılıyordu. Vakit kazanmak ve havayı biraz yumuşatmak düşüncesiyle;
“Acaba ayrıntılı raporların gelmesini beklesek mi?” diye bir görüş ortaya attım. Hiç cevap vermedi. Bir süre oturdu. Biz de konuşmadık. Memen’de orduya hizmet eden veya önceden hizmet etmiş olan askerler ve aileleri vardı, masum çocuklar, ihtiyarlar, aciz kadınlar böyle ağır bir cezaya ister istemez maruz kalacaklardı. Konuşmasak bile hepimiz zihnimizden bu fikirleri geçiriyorduk. Belki bu susma sırasında Mustafa Kemal Paşa da bunları düşündü. Ancak taviz vermeye niyetli görülmüyordu:
“İşte böyle olacak, dağılalım!” dedi ve kalktı. Aramızda, bir iki gün beklemeyi, Mustafa Kemal Paşa’nın tepkisinin ne ölçüde değişebileceğini görmeyi uygun gördük. Ancak normal kanunu işleri hemen başlattık. Paşa’dan birkaç gün ses çıkmadı. Bir daha “Vilmodit”ten bahsetmedi. Menemen’e yollanan kuvvetler Derviş Mehmet’i ve arkadaşlarını yakaladılar. Orada kurulan Divanı Harp’te mahkeme edilerek idam edildiler. Ayrıca yakalanan baş teşvikçiler de cezalandırdılar. Mustafa Kemal Paşa bu olayı hiçbir zaman unutmadı. Bütün memlekette daha ciddi önemlerin alınması gereği ortaya çıkmıştı. İrtica ile mücadele hızlandırıldı.
Anılarla Atatürk, İstanbul Görsel Yapım Prodüksiyon