Cumhuriyetten önce abartı olmayacaksa Anadolu sahasında kast sistemine benzeyen bir sistem vardı. Özellikle tarikat ve siyasi cemaatlerin varlığı devleti sınıflara bölüyordu. Örneğin köylerde büyük oranda Türkler, finansal işlerin başında büyük oranda Yahudiler vardı. Tarikatlar şeyhler ve müritler olarak ayrılmıştı. Kurtuluş Savaşında mücadele eden kitlenin fakir ve yoksul halk olması üzerine Atatürk, inkılaplarını halkçılık ilkesi doğrultusunda gerçekleştirme kararı aldı. Devleti halkın kendisi kurduğu için Atatürk yönetim adına bütün imtiyazları ve öncelikleri halktan yana kullanma taraftarı olmuştu. Başöğretmen Mustafa Kemal, cehaletin her türlüsüne olduğu gibi insanları dini ya da siyasi olarak sınıflandırmanın da karşısındaydı. Bu sebepten ulusu oluşturan bireylerin eşit olması adına halkçılık ilkesini öne sürdü. Bu eşitlik anlayışı altı oktan birisi olarak Cumhuriyet Halk Fırkasına da sirayet etmişti. Partililerin ve milletvekillerinin tamamı memleketin herhangi yerinden gelen herhangi statüdeki gönüllü vatandaşlardı. Halkçılık anlayışı çoban çocuğunun devlet kademesinde görev alabilmesi, yetkili olabilmesi demekti. Bence Cumhuriyetin en önemli noktası da buradadır. Halkın kendi kendini yönetebilmesi için eşit bir muamele görmesi son derece önemlidir. Atatürk halkçılık ilkesi ile Türk milletine onurunu yeniden teslim etmiştir. Milli egemenliğin tesisi adına bu ilkenin ne denli önemli olduğunu şöyle dile getirmiştir:
“Herhalde halkımızı idare ile yakından ilgilendirmek, yani idareyi doğrudan doğruya halkın eline verebilecek bir idare şeklini tesis etmek hem ulusal egemenliğin gerçek olarak temsili ve hem de bu sayede halkın benliğini anlaması itibarıyla gerekli idi. İşte bu düşüncelerin, bu araştırmalardan esinlenerek olarak proje yapılmıştı.”¹
Bu projenin Sovyet Rusya benzeri bir anlayışa sahip olmadığını dile getirmek için ise şöyle demişti:
“Şurası unutulmamalı ki, bu yönetim tarzı, bir bolşevik sistemi değildir. Çünkü, biz ne Bolşevikiz, ne de Komünist; ne biri, ne diğeri olamayız. Çünkü, biz ulusalcı ve dinimize saygılıyız. Özetle, bizim hükümet şeklimiz, tam bir demokrat hükûmettir. Ve dilimizde bu hükümet, « halk hükûmeti » diye anılır.”²
¹10. 01. 1922, Vakit Başyazarı Ahmet Emin İle Mülâkat
²02. 11. 1922, Le Petit Parisien Muhabirine Demeç.