Atatürk hastalığının vehametini anlamıştı. Doktorların dediklerine pek
çabuk aldırmamaya başladı. Devamlı kızartma ve dondurma istiyordu. Ben de olduğu halde vermiyordum. Sürekli “Paşa çağırıyor”, diyorlardı, her yanına gidişimde, yüzüme sert sert bakıyor:
– Gel gel daha yakın gel! Diye yanına sokulmama müsaade ediyordu.
Yüzüme önce sert bakıyor, sonra yumuşak bir sesle:
– Mehmet Usta niye bana canımın istediklerini vermiyorsun? Diyordu.
Ben bin dereden su getirip, doktorların yasak ettiklerini hatırlatınca:
– Ha! Doğru söylüyorsun aşçıbaşı. Hakkın var amma, ne yapayım,
canım çekiyor. Nasıl olsa bunları bir daha yiyemeyeceğim ki! Diyordu.
Oğuz, Akay, Bu Sofrada Ben Varım, İstanbul: Alfa Yay., 2010, s. 159.