Bizim kıyafetimiz uygar mıdır? Uluslararası geçerli bir kıyafet midir? (Hayır, hayır sesleri.) Size katılıyorum. Kullanacağım deyimi bağışlayın: altı kaval, üstü şişhane diye nitelendirilebilecek bir kıyafet ne ulusaldır, ne de uluslararası. O halde, kıyafetsiz bir ulus olur mu? Kıyafetsiz bir ulus olarak nitelendirilmeye razı mısınız, arkadaşlar? (Hayır, hayır hiç bir zaman, sesleri). Çok değerli bir mücevheri çamurla sıvıyarak bütün dünyanın bakışları önüne sermenin bir anlamı var mıdır? Bu çamurun altında bir mücevher gizlidir, fakat siz bunu anlayamıyorsunuz demek doğru olabilir mi? Mücevheri göstermek için çamuru atmak zorunludur. Mücevheri korumak için bir kutu yapmak gerekiyorsa onu altından veya platinden yapmak gerekmez mi? Bu kadar açık bir gerçek karşısında kararsızlık yerinde sayılabilir mi? Bizi kararsızlığa götürenler varsa bunu onların aptallık ve kalın kafalılığına vermede hala mı kararsızlık göstereceğiz? Arkadaşlar, Turan kıyafetini araştırıp diriltmeye gerek yoktur. Uygar ve uluslararası bir kıyafet bizim için özü çok değerli ulusumuz için uygun bir kıyafettir. Giyimimiz ona göre olacaktır. Ayaklarda iskarpin veya bot, bacaklarda pantolon, sonra yelek, gömlek, kravat, ceket; ve tabii bunları tamamlayan güneşlikli bir baş giysisi. Bunu açık söylemek isterim. Bu giysinin adı şapkadır. Redingot gibi bonjur gibi (1) smokin gibi, frak gibi… İşte bizim şapkamız bu diyenler vardır. Onlara derim ki, çok aymazsınız ve çok cahilsiniz ve onlara sormak isterim:
Yunan başlığı fesi giymek yerinde olur da, şapka giymek neden olmaz ve yine onlara, bütün Türk ulusuna hatırlatmak isterim ki, Bizans papazlarına ve Yahudi hahamlarına özgü bir giysi olan cübbeyi ne zaman, niçin ve nasıl giydiler? Bu görüşle ilgili sözlerimi bitirmeden önce birkaç kelime daha söylemek isterim. Baylar, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türk halkı uygardır. Tarihte uygardır, gerçekte uygardır. Fakat ben sizin öz kardeşiniz, arkadaşınız, babanız gibi söylüyorum, uygarım diyen Türkiye Cumhuriyeti halkı, düşünceleriyle, görüşleriyle uygar olduğunu göstermek zorundadır. Uygarım diyen Türkiye Cumhuriyeti halkı, aile yaşamıyla, yaşayışıyla uygar olduğunu göstermek zorundadır. Kısacası, uygarım diyen Türkiye’nin gerçekten uygar olan halkı, baştan aşağı dış görünüşüyle de, uygar ve olgunlaşmış insanlar olduğunu somut olarak göstermek zorundadır. Ben son sözlerimi anlaşılır biçimde söylemeliyim ki, bütün ülke ve dünya ne demek istediğimi kolaylıkla anlasın. Bu açıklamalarımı yüksek topluluğunuza, genel olarak topluma bir soru ile anlatmak istiyorum ve soruyorum:
“- Bizim kıyafetimiz ulusal mıdır? (Hayır, hayır sesleri.) Her ulusun olduğu kadar bizim de ulusal bir kıyafetimiz varmış, fakat şimdiki kıyafetimiz kesinlikle o değildir. Hatta ulusal kıyafetimizin ne olduğunu bilenlerimiz azdır. Örneğin, karşımda, kalabalığın içinde birini görüyorum: (Eliyle işaret ederek) Başında fes, fesin üstünde yeşil bir sarık, sırtında bir mintan, onun üstünde benim sıramdaki gibi bir ceket; daha altını göremiyorum, bu kıyafet nedir? Uygar bir insan bu yabansı kıyafete girip dünyaya kendini güldürmez mi?
(1) Redingot : Arkası yırtmaçlı, etekleri uzun, çift sıra düğmeli resmi ceket / Bonjur : Uzun ceket, çizgili pantolon.
***
Devlet memurları bütün ulusun kıyafetini düzeltecektir. Teknik, sağlık bakımından, pratik olmak yönünden, her bakımdan denenmiş bir uygar kıyafet edineceklerdir. Bunda kararsızlığa yer yoktur. Yüzyıllardır süregelen aymazlığın acı dertlerini yineleyecek gücümüz kalmamıştır. Adam olduğumuzu, uygar insan olduğumuzu gösterip kanıtlamak için gerekeni yapmada direniş insanlıkla bağdaşamaz.
Ağustos 1925, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II
Ulusumuzun giymekte olduğu ve cahilliğin, aymazlığın, ve ilerleme ve uygarlaşma düşmanlığının simgesi gibi görülen fesi atarak onun yerine bütün uygar dünyanın kullandığı şapkayı giymek ve böylece Türk ulusunun uygar toplum yaşamından anlayış ve görüş bakımından da hiçbir ayrılığı olmadığını göstermek gerekiyordu.
Ağustos 1927, Nutuk