Ana Sayfa » Atatürk'ün Söyledikleri » Hükûmetin Niteliği

Hükûmetin Niteliği

Yazar: Nurettin Demiral
95 Görüntülenme

Baylar! Bizim hükûmetimiz demokratik bir hükûmet değildir, sosyalist bir hükûmet değildir ve gerçekten kitaplarda bulunan hükûmetlerin, İslamlık niteliği bakımından, hiçbirine benzemeyen bir hükûmettir. Ama ulusal egemenliği, ulusal iradeyi yansıtan bir hükûmettir; bu nitelikte bir hükûmettir. Bilimsel ve toplumsal bakımdan bizim hükûmetin adını koymak gerekirse Halk hükûmeti deriz. Anayasamızın birinciden dördüncüye kadar olan maddeleri hükûmetin ne olduğunu, kimin tarafından yönetildiğini, yöneten kurulun güç ve yetkisini açıkça belirtmiştir. Biçim ve nasılı saptanmıştır. Ama toplumsal öğreti bakımından düşündüğümüz zaman da biz hayatını, egemenliğini kurtarmaya çalışan emekçileriz. Zavallı bir halkız. Ne olduğumuzu bilelim. Kurtulmak için, yaşamak için çalışan ve çalışmak zorunda olan bir halkız. Gerçi her birimizin hakkı vardır; yetkisi vardır ama hak ancak çalışma ile elde edilebilir. Yoksa sırt üstü yatmak ve hayatını hiç çalışmadan geçirmek isteyen insanların bizim toplumumuzda yeri yoktur. Öyleyse belirtiniz baylar: halkçılık, toplumsal düzeni çalışma haklarına dayandırmak isteyen toplumsal bir öğretidir. Baylar: biz bu halkımızı korumak, egemenliğimizi güvence altında bulundurabilmek için, bizi yok etmek isteyen emperyalizme karşı, bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı bütün ulusça savaşmayı uygun gören bir ilkeyi izleyen insanlarız. Bu nedenle bu ve bu gibi örgütler ve açıklamalarla hükümetimizin dayandığı temelin toplum bilime dayandığını açıkça görürüz. Ama ne yapalım ki bu demokrasiye benzemiyormuş, sosyalizme benzemiyormuş, hiçbir şeye benzemiyormuş: Baylar, biz benzememekle ve benzetmemekle övünmeliyiz… Çünkü biz bize benzeriz.

Aralık 1921, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt I


Yeni Türkiye’nin eski Türkiye ile hiçbir ilgisi yoktur. Osmanlı hükûmeti tarihe gömülmüştür. Şimdi yeni bir Türkiye doğmuştur. Gerçi ulus değişmemiştir. Aynı Türk öğeleri bu ulusu oluşturuyor. Ancak yönetim biçimi değişmiştir. Ankara’da ulusal hükûmet kurulmadan önce İstanbul’da bir padişah ve bunun hükûmeti vardı. Ulus, ülke işlerine, görevi sadece yasa yapmak olan meclis aracılığıyla katılabiliyordu. Bu hükûmet biçimi ulusa, istediği bağımsızlık ve özgürlüğü vermede yetersiz kalıyordu. Yeni hükûmet hem ulusça atanmıştı, hem de yürütme ve yasama gücü olan mebuslardan oluşur. Bu mebuslardan bazıları yönetim işlerinin ayrıntılarını düzenlemek ve halk adına denetlemede bulunmak için görevlendirilmişlerdir. Gerçekte egemen olan, her şeyi yöneten yer Millet Meclisi’dir. Şurası unutulmamalıdır ki, bu yönetim biçimi bolşevik sistemi değildir. Çünkü biz ne bolşevik, ne de komünist, ne biri, ne öteki olamayız. Çünkü biz ulusseveriz, dinimize saygılıyız. Sözün kısası, bizim hükûmet biçimimiz tam bir demokrasidir. Ve dilimizde bu hükûmete “Halk Hükûmeti” denir.

Aralık 1922, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II


Doğrusu biz üç buçuk yıl öncesine kadar bir topluluk halinde yaşıyorduk. Bizi istedikleri gibi yönetiyorlardı. Dünya bizi temsil edenlere göre tanıyordu. Üç buçuk yıldır tam olarak bir ulus olarak yaşıyoruz. Bunun nesnel ve belirgin tanığı hükûmetimizin biçimi, hükümetimizin niteliğidir. Hükümete de yasa, Büyük Millet Meclisi adını verdi. Arkadaşlar, bir hükümet iyi midir, kötü müdür? Hangi hükümetin iyi ya da kötü olduğunu anlamak için, hükümetten ne beklenir, bunu düşünmek gerekir. Hükümetin iki amacı vardır. Biri ulusun korunması, ikincisi ulusun refah içinde yaşamasını sağlamak. Bu iki şeyi sağlayan hükümet iyidir, sağlayamayan kötüdür.

***

(Konya tüccarlarından Kaşıkçızade Tahir’in hükümetin ticaretimizi geliştirmek için ne düşündüğünü sorması üzerine) Mustafa Kemal Paşa tekrar ayağa kalkarak sözlerine devam etti: Arkadaşlar, Kaşıkçızade Tahir Efendi kardeşimizin bu sorusunun açıklanması, aydınlatılması gerekir. Kendileri, hükümet ticaret hakkında ne düşünüyor diye soruyor. Her şeyden önce şunu söyleyeyim ki, bendeniz aranızda hükümet adına değil, meclis adına değil, ordu adına değil, sadece bir mebus olarak, belki de yalnız bir arkadaşınız olarak bulunuyorum. Onun için sorunuza hükümet adına cevap vermeye yetkim yoktur. Bildiğiniz gibi, hükümetimiz Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetidir. Hükümet meclisin kendisidir. Meclis ise bana şu ya da bu konuda bizim görüşümüzü açıkla diye bir karar ve o karar sonucu bir yetki vermiş değildir. Eğer hükümet sözüyle demek istediğiniz, meclis değil de devlet bölümlerinde kendi adına işleri yürütmek için vekil olarak atadığı kurul ise, onların adına da söz söylemeye yetkili değilim. Çünkü gene bilirsiniz ki, vekiller kurulu üyeleri, anayasa hükümlerine göre gerek birey olarak, gerekse toplu olarak meclise karşı sorumludur. Bu nedenle kendi sorumlulukları altında kendi görevlerini yerine getirmesi gereken kimseler adına söz söylemeyi uygun bulmuyorum. Eğer sorunuzu “sen ne diyorsun? Sen ticaretimiz hakkında ne düşünüyorsun?” diye sorsaydınız, o zaman cevap vermede bir sakınca görmezdim ve kabul ediyorum ki asıl istediğiniz de budur. Ben de böylece ne düşündüğümü sunmuş oluyorum.

Mart 1923, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II


Türkiye’nin Batı’daki cumhuriyetlerden ayrılığı sadece bir biçim sorunudur. Cumhuriyetle yönetilen başka ülkelerde olduğu gibi, bizim de egemenliği olan bir parlamentomuz var. Ancak bizim Büyük Millet Meclisi’nin hem yasama, hem yürütme yetkisi vardır. Başka yerlerde olduğu gibi, bizde de bakanlar kendi bakanlıklarıyla ilgili işlerden sorumludur. Başka yerlerde yeni Türkiye devletinin işlerini yürütmeyle görevli bakanların millet meclisi elinde bir oyuncak olduğu sanılıyor. Bu yanlıştır. Bakanların sorumluluğu ve durumuyla ilgili sorun da, anayasada yapılacak değişikliklerle saptanmış olacaktır. Sonuç olarak şunu söyleyeyim ki, cumhurbaşkanı, hükümet başkanı ve sorumlu bakanlardan oluşan bir hükümet kuracağız.

Eylül 1923, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II